Home

Saturday, March 26, 2016


            Bu bölümde Yunan sanatında taşheykellerin ortaya çıkmasında doğunun etkisi ve rolü irdelenecektir. Yunanheykeltıraşlığının ilk evresi olan Arkaik Dönem’de normal insan boyutunda veyadaha büyük taş heykellerin üretimine başlanmıştır. Bugüne kadar elde edilenbuluntulara göre heykel boyutunun uzatılmasına yönelik ilk gayretler 7. yüzyılınortalarına doğru başlamıştır. İlk heykellerde daha çok erkek tasvirlerine ağırlıkverildiği dikkat çekmektedir. Kuros ismi verilen bu erkek heykellerinde ortaközellik; frontal şekilde dik ayakta durmaları, genelde soldaki olmak üzerebacaklardan birisi öne atılmış olması, kolların yanlardan aşağı doğru bırakılmasıve ellerin yumruk şeklinde sıkılmasıdır. Genellikle çıplak betimleme egemen olsada nadiren giyinik kuroslara da rastlanmaktadır. Vücut ağırlığı her iki bacak tarafındaneşit şekilde taşınmaktadır. Saçlar dik ya da yatay hatlardan oluşan çizgilerlebaşın üzerine bir peruk gibi oturtulmuştur. Arkaik dönemin bu genel kurostipolojisini anlamak açısından New York kurosu güzel bir örnektir. Samos’tanfildişi figürin veya Delphi’den bronz figürin, frontal ayakta durur şekildebetimlenmeleri, merdiven şeklinde yatay hatlardan oluşan ve peruk gibi başınüzerine yerleştirilen saç, her iki yanda yumrukları sıkılı şekilde indirileneller, kuros heykelleri için tanımlamaya çalıştığımız tipin 7. yüzyılın ortalarınadoğru hâlihazırda Ege’nin her iki yakasında tanındığına işaret etmektedir.Ancak bu örneklerin normal insan boyutunun çok altında olduğunu ve bu nedenlehenüz figürin sınıfına dahil oldukları göz önünde bulundurulmalıdır.



 New York Kurosu                                                                   Samos Fildişi Figürini
Delphi Figürini

            Geometrik dönem figürinlerinden heykele geçişte en önemli etkenin Ege dünyasının Mısır, Asur, Geç Hitit gibi doğulu yüksek uygarlıklarla tanışmış olması gösterilmektedir. Özellikle tiranların idaresi altında ekonomik refah ve zenginliğin artması, buna paralel olarak kent devletlerinin normal tarım yerine sanayi ile tanışmış olmaları, ortaya çıkan ihtiyaç fazlası ürünün pazarlamasını zorunlu hale getirmiştir. Bu nedenle İ.Ö. 8. yüzyılda kolonizasyon ismini verdiğimiz yeni alışveriş merkezleri kurma hareketi başlamıştır. Bazı bilim insanları kolonizasyonun başlamasında Kıta Yunanistan’ın dağlık coğrafyasının etkili olduğunu ileri sürse de, özellikle İonia olmak üzere Batı Anadolu kent devletlerinin ve doğuda Fenikelilerin de aynı tarihlerde bu harekete katılması, bu yayılmanın temelindeki en önemli nedenlerden birisinin ekonomi olduğunu göstermektedir. Kolonizasyon hareketleri sonrasında Akdeniz, Ege, Marmara Denizi ve Karadeniz’in kıyılarında çok sayıda yeni kent devletleri ortaya çıkmıştır.
            Kuros tipinin 7. yüzyılın ortalarına doğru ortaya çıktığı bilinmesine karşın neden yaygınlaşması için yüzyılın sonuna kadar beklendiği bu güne kadar tam olarak anlaşılamamıştır. Mykenai Başı veya Dipylon Başı, normal insan boyutu veya üzerinde heykel geleneğinin yüzyılın 2. yarısında da devam ettiğine işaret etmektedir. Ancak örnek sayısı bir elin parmaklarını geçmemektedir. Bunun nedeni olarak ilk akla gelen olasılık, büyük boyutlu heykellerin taş yerine bir süre, daha rahat bulunmaları ve işlenmeleri nedeniyle ahşap gibi daha yumuşak malzemeden yontulmuş olduklarıdır. Günümüze ulaşamama sebebi olarak da bilim insanları organik malzemelerin zaman içerisinde rahat bir şekilde yok olmasını göstermektedir. Ege kıyılarında yaşayan halklar için en yakından tanınan uygarlıklardan birisi Mısır’dır. Ege Bölgesinin prehistoryasında önemli bir yere sahip olan ve Girit adasında yaşayan Minoslular’ın Mısır ile ticari ilişkide olduğu bilinen bir gerçektir. Ancak sonrasında 7. yüzyıla kadar Mısır ile olan ilişkiler konusunda bilgilerimiz zayıftır.
            Firavun I. Psammetikhos (664-610) düşmanlara karşı savaşmak üzere İonialı ve Karialı askerleri topraklarına davet etmiş ve bunlara Mısır’a yerleşme ve ticaret yapma ayrıcalığı tanımıştır. Böylece askerler Nil nehrinin heriki yakasında iskan fırsatı bulmuşlardır. 638 yılında Samos’lu kaptan Kolaios, Akdeniz’in güney rotasını tanımaktadır ve şahsen bilmektedir. Böylece Egeliler insan ölçülerinde ve hatta daha büyük boyutta sert taştan yapılmış, ayakta duran veya oturan figürler şeklindeki heykelleri tanıma fırsatı bulmuşlardır. Yunan heykeltıraşlık eserlerinden hiçbirisi Mısır ile kurulan ilişkilerden daha erkene ait değildir. Bu nedenle Yunan taş heykel sanatının ortaya çıkışında Mısır’ın etkisini göz ardı etmek mümkün değildir. Yunan heykelinde kullanılan taş malzeme önce poros (kireçtaşı) ve kumtaşı olmuş, mermerin kullanımına ise daha sonra geçilmiştir.

            







                   




Kuros ve koreler Mısır eserleriyle karşılaştırıldığı zaman genel anlamda bazı önemli benzerliklerin bulunduğu dikkat çekmektedir. Mısır Firavunu Ranofer, Firavun Menkaure ve eşi Kamerernebty veya Theb Valisi Mentemhet’in heykelleri örnek olarak ele alınabilir. Bunlar arasında ön plana çıkanlar, dik bir şekilde ayakta durmaları, ayaklardan birisinin önde olması, kolların yandan aşağıya bırakılması ve ellerin yumruk şeklinde sıkı tutulmasıdır.

            Ancak, genel görünümde sıralanan benzerlikler detaya inildiğinde farklılıklar gösterebilmektedir. En önemli temel farklılık Mısır heykellerinin arkasında, olasılıkla heykelin dengesini sağlamaya yönelik bir fona yer verilmesidir. Zira Mısır heykelinde geride duran ayak düzgün bir şekilde dengelenmemiştir, dik bir şekilde durmaktadır. Bu duruş heykelin dengeli bir şekilde ayakta durmasını engellemektedir. Arkada yer alan fon, ayrıca, Mısır heykellerinde tek yönlülüğe neden olmuştur. Buna karşın Yunan heykelinde, esere her yönden bakmak mümkündür. Mısır heykellerinde dikkat çeken bir diğer farklı özellik, kolların veya bacakların arasının boşaltılmadan dolu bırakılmasıdır. Mısır heykellerinde kasıkları örten bir giysi bulunmasına karşın, Yunan kurosların büyük bir bölümü, ilk evrelerde birkaç giyinik örnek olsa da, tamamen çıplak işlenmiştir. Boysal, Mısır heykellerinin giyinik olmasını, onların portre özelliği ile ilişkilendirmek ister. Buna karşın Yunan heykelinde portre karakteri olmadığını düşünmektedir. Ancak heykellerin kültle ilişkili olduğunu gösterir kesin bir kanıt da bulunmamasına karşın, bugüne kadar ele geçen kurosların çoğu adak ya da ölüm törenleri ile ilişkili olan sunulardır.

No comments:

Post a Comment