Delphi Figürini
Geometrik dönem figürinlerinden
heykele geçişte en önemli etkenin Ege dünyasının Mısır, Asur, Geç Hitit gibi doğulu
yüksek uygarlıklarla tanışmış olması gösterilmektedir. Özellikle tiranların
idaresi altında ekonomik refah ve zenginliğin artması, buna paralel olarak kent
devletlerinin normal tarım yerine sanayi ile tanışmış olmaları, ortaya çıkan
ihtiyaç fazlası ürünün pazarlamasını zorunlu hale getirmiştir. Bu nedenle İ.Ö.
8. yüzyılda kolonizasyon ismini verdiğimiz yeni alışveriş merkezleri kurma
hareketi başlamıştır. Bazı bilim insanları kolonizasyonun başlamasında Kıta Yunanistan’ın
dağlık coğrafyasının etkili olduğunu ileri sürse de, özellikle İonia olmak üzere
Batı Anadolu kent devletlerinin ve doğuda Fenikelilerin de aynı tarihlerde bu
harekete katılması, bu yayılmanın temelindeki en önemli nedenlerden birisinin
ekonomi olduğunu göstermektedir. Kolonizasyon hareketleri sonrasında Akdeniz,
Ege, Marmara Denizi ve Karadeniz’in kıyılarında çok sayıda yeni kent devletleri
ortaya çıkmıştır.
Kuros tipinin 7. yüzyılın ortalarına
doğru ortaya çıktığı bilinmesine karşın neden yaygınlaşması için yüzyılın
sonuna kadar beklendiği bu güne kadar tam olarak anlaşılamamıştır. Mykenai Başı
veya Dipylon Başı, normal insan boyutu veya üzerinde heykel geleneğinin yüzyılın
2. yarısında da devam ettiğine işaret etmektedir. Ancak örnek sayısı bir elin
parmaklarını geçmemektedir. Bunun nedeni olarak ilk akla gelen olasılık, büyük
boyutlu heykellerin taş yerine bir süre, daha rahat bulunmaları ve işlenmeleri nedeniyle
ahşap gibi daha yumuşak malzemeden yontulmuş olduklarıdır. Günümüze ulaşamama
sebebi olarak da bilim insanları organik malzemelerin zaman içerisinde rahat
bir şekilde yok olmasını göstermektedir. Ege kıyılarında yaşayan halklar için
en yakından tanınan uygarlıklardan birisi Mısır’dır. Ege Bölgesinin
prehistoryasında önemli bir yere sahip olan ve Girit
adasında yaşayan Minoslular’ın Mısır ile ticari ilişkide olduğu bilinen bir gerçektir.
Ancak sonrasında 7. yüzyıla kadar Mısır ile olan ilişkiler konusunda bilgilerimiz
zayıftır.
Firavun I. Psammetikhos (664-610) düşmanlara
karşı savaşmak üzere İonialı ve Karialı askerleri topraklarına davet etmiş ve
bunlara Mısır’a yerleşme ve ticaret yapma ayrıcalığı tanımıştır. Böylece
askerler Nil nehrinin heriki yakasında iskan fırsatı bulmuşlardır. 638 yılında
Samos’lu kaptan Kolaios, Akdeniz’in güney rotasını tanımaktadır ve şahsen
bilmektedir. Böylece Egeliler insan ölçülerinde ve hatta daha büyük boyutta
sert taştan yapılmış, ayakta duran veya oturan figürler şeklindeki heykelleri
tanıma fırsatı bulmuşlardır. Yunan heykeltıraşlık eserlerinden hiçbirisi Mısır
ile kurulan ilişkilerden daha erkene ait değildir. Bu nedenle Yunan taş heykel
sanatının ortaya çıkışında Mısır’ın etkisini göz ardı etmek mümkün değildir.
Yunan heykelinde kullanılan taş malzeme önce poros (kireçtaşı) ve kumtaşı olmuş,
mermerin kullanımına ise daha sonra geçilmiştir.
Kuros ve koreler Mısır eserleriyle
karşılaştırıldığı zaman genel anlamda bazı önemli benzerliklerin bulunduğu
dikkat çekmektedir. Mısır Firavunu Ranofer, Firavun Menkaure ve eşi
Kamerernebty veya Theb Valisi Mentemhet’in heykelleri örnek olarak ele alınabilir.
Bunlar arasında ön plana çıkanlar, dik bir şekilde ayakta durmaları, ayaklardan
birisinin önde olması, kolların yandan aşağıya bırakılması ve ellerin yumruk şeklinde
sıkı tutulmasıdır.
Ancak, genel görünümde sıralanan
benzerlikler detaya inildiğinde farklılıklar gösterebilmektedir. En önemli
temel farklılık Mısır heykellerinin arkasında, olasılıkla heykelin dengesini sağlamaya
yönelik bir fona yer verilmesidir. Zira Mısır heykelinde geride duran ayak
düzgün bir şekilde dengelenmemiştir, dik bir şekilde durmaktadır. Bu duruş
heykelin dengeli bir şekilde ayakta durmasını engellemektedir. Arkada yer alan
fon, ayrıca, Mısır heykellerinde tek yönlülüğe neden olmuştur. Buna karşın
Yunan heykelinde, esere her yönden bakmak mümkündür. Mısır heykellerinde dikkat
çeken bir diğer farklı özellik, kolların veya bacakların arasının boşaltılmadan
dolu bırakılmasıdır. Mısır heykellerinde kasıkları örten bir giysi bulunmasına
karşın, Yunan kurosların büyük bir bölümü, ilk evrelerde birkaç giyinik örnek
olsa da, tamamen çıplak işlenmiştir. Boysal, Mısır heykellerinin giyinik olmasını,
onların portre özelliği ile ilişkilendirmek ister. Buna karşın Yunan heykelinde
portre karakteri olmadığını düşünmektedir. Ancak heykellerin kültle ilişkili olduğunu
gösterir kesin bir kanıt da bulunmamasına karşın, bugüne kadar ele geçen
kurosların çoğu adak ya da ölüm törenleri ile ilişkili olan sunulardır.
No comments:
Post a Comment