Figürinler çağını kendi içinde
Geometrik ve Orientalizan dönem olarak iki bölüme ayırmamız mümkündür. 1100 -
700 yılları arasına tarihleyebileceğimiz Geometrik Dönemi, kısıtlı sayıdaki
örnek nedeniyle seramik sanatında olduğu gibi kendi içinde alt bölümlerde
incelemek çok anlamlı değildir. Orientalizan olarak adlandırılan dönem ise
700/680- 610/600 tarihleri arasına yerleştirilmektedir. Figürinlerin hem sayı
olarak artması, hem de çeşitlenmesi nedeniyle bu dönem bazı bilim insanları
tarafından “Dedalik Dönem” olarak adlandırılarak kendi içinde alt bölümlere
bölünmektedir:
700
- 680 Proto Dedalik
680
- 660 Erken Dedalik
660
- 630 Olgun Dedalik
630
– 610 / 600 Geç Dedalik
Genel anlamda “Figürinler Çağı” olarak
adlandırdığımız döneme ait eserler ortalama 15-25 cm arasındaki kısa boyutları
ile dikkat çekmektedir. Figürinlerin üretiminde kullanılan malzeme ağırlıkla pişmiş
toprak ve bronzdur. Bunun yanı sıra ahşap veya fildişi gibi organik
malzemelerin de kullanıldığı tahmin edilmektedir. Ancak organik malzemeler
kolayca yok olabildiği için günümüze ulaşan örnek sayısı yok denecek kadar azdır.
Geometrik
Çağ Figürinleri (1100 – 700)
Bu
dönemde normal insan boyutunda heykeltıraşlık eserleri yerine daha çok küçük
boyutlu idoller, figürinler, tören kapları, rythonlar üretilmektedir. Eserlerde
öne çıkan ortak özellikler arasında baş, boyun, kollar, bacaklar ve ayakların
silindirik olması, gözlerin yuvarlak ve patlak bir şekilde gerçekten uzak
geometriksel bir biçimde işlenmesi sayılabilir. Figürinlerin özellikle dış
konturlarında geometrik hatların egemen olmasından dolayı bu dönem “Geometrik
Dönem” olarak adlandırılmıştır. Figürinlerin silindirik yapılan gövdeleri
genellikle çarkta şekillendirilmekte, sonradan elle yapılan baş, kol ve
bacaklar eklenmektedir. Daha sonra seramik eserlerde olduğu gibi geometrik
desenlerle boyanarak fırınlanmaktadır. Böylece figürinden çok seramik bir kap
izlenimi veren heykelcikler ortaya çıkmaktadır.
Atina Keramekios Protogeometrik dönem figürini MÖ.925 civarı
Örneğin
Atina Kerameikos’da bir mezarda bulunan Protogeometrik döneme ait geyik
figürini çarkta biçimlendirilen gövdesi ve elle üretilip vücuda monte edilen
boynuzlar, baş, boyun ve bacaklar gibi uzuvları ile anlatılan özellikleri
birebir yansıtmaktadır. Üzerindeki bezemelerin dönem vazo sanatındaki
benzerleri ile karşılaştırılması ve bulunduğu mezardaki diğer buluntulara göre
yaklaşık 925 yılına tarihlenen figürinin gövdesi geometrik motiflerle
bezelidir. Dönem stilini yansıtan benzer örnekleri sayı olarak artırmak mümkündür.
Örneğin Euboia’dan 900 civarına tarihlenen kentauros heykelciğinde de benzer şekilde
çark ve el işçiliğini bir arada görmek olasıdır. Bununla birlikte yüzey dönemin
seramik eserlerinde olduğu gibi geometrik motiflerle doldurulmuştur.
Euboia Kentauros heykelciği MÖ.900
Bu
figürinde dikkat çeken kayda değer diğer bir özellik mitolojik bir yaratığın
konu olarak işlenmiş olmasıdır. Her ne kadar Yunan sanatında sık sık mitolojik
yaratıklara yer verilmiş olsa da, bu tür motifler Hesiodos ve Homeros ile
birlikte, yani 8. yüzyılda moda olmaya başlar. Bu nedenle Euboia figürini Yunan
sanatında dini motiflerin karşımıza çıktığı ilk örnekler arasında yer almaktadır.
Olympia Rhodos Olympia
Olympia veya Rhodos’ta bulunan
örneklere göre bu dönemde insan figürinlerinin de üretildiği anlaşılmaktadır. İnsan
figürinleri genellikle elle şekillendirilen örneklerden oluşmaktadır. Baş kol,
bacak gibi önemli uzuvlara verilmiş, detaya girilmemiştir. Herhangi bir şekilde
anatomiden söz etmek mümkün değildir. Cinsiyet ayrımı göğüs veya uzuv gibi
detaylarla gösterilmeye çalışılmıştır. Örneğin sadece baş bölümü korunan bir
figürinin erkek mi, kadın mı olduğunu anlamaya imkan yoktur. Yunan sanatında
mitolojik konuların işlenmesi 8. yüzyılın ilk yarısı ile birlikte sayı olarak
artar. Buna ait güzel örneklerden birisi Metropolitan Müzesinde korunan
Herakles – Kentaur Mücadelesinin konu edildiği gruptur. Bu figürinde ayakta
duran bir erkek ve karşısında bir kentaur bulunmaktadır. Her ikisinin de başında
polos benzer bir şapka vardır. Ayakta duran erkeğinsol eli kentaurun sol
omzunda durmaktadır. Kentaur ise sol eli ile ayakta duranın sağ kol bileğini
tutmaktadır. Aslında her iki figür samimi bir şekilde karşılıklı dursa da,
burada Herakles’in Kentaur ile mücadele ettiği yaygın bir görüş olarak kabul
edilmektedir.
Herakles-Kentaur mücadelesi
Benzer şekilde mitolojik bir konu
olabilecek bir grupta ise ayakta duran bir erkek karşısındaki iki hayvanla
birlikte betimlenmiştir. Hayvanlardan birisi diğerine göre daha küçüktür. Erkek
ileri doğru uzattığı sağ elinde tuttuğu nesneyi diğerine göre daha büyük olan
hayvana doğru uzatmaktadır. Kompozisyondan dolayı burada köpeği ile birlikte
aslan avına çıkan bir kişinin konu edildiği düşünülmektedir.
Aslan avı-Samos
Her
iki grupta ortak özellik olarak mücadele olayının tam olarak ifade edilmediği
dikkat çekmektedir. Figürler sadece hareket eder şekilde kollarını ileri doğru
uzatmışlardır. Grupta tek başına figür bir anlam ifade etmemektedir. Bu özelliğe
hieroglif adı verilmektedir. Stil olarak vücudun dış konturlarına önem verilmiş,
detaya inilmemiştir. Bu nedenle her iki figürin de yaklaşık aynı tarihlerden
olmalıdır. 8. yüzyılın ortalarına doğru vazo süslemelerinde insan figürlerine
de yer verilmesi bu dönemde üretilen eserlerin tarihlenmesine yardımcı olmaktadır.
Örneğin 760/50 civarına tarihlenen Diphylon vazosunun üzerinde yer alan cenaze
töreni sahnesinde betimlenen insan veya at figürleri benzer şekilde detay
verilmeden salt dış konturları ile gösterilmiştir. Vücut hatları geometrik sert
çizgilerden oluşmaktadır. Özellikle siluet görüntü, keskin geometrik hatlar,
geniş omuz ve ince bel, figürinler ile vazo resimleri arasındaki
benzerliklerdir. Bu nedenle söz konusu figürinlerin 8. yüzyılın ortalarına
tarihlenmesi mümkündür.
Dipylon Vazosu MÖ. 750/740
Yüzyılın ortalarına doğru özellikle
bronz figürinlerde sayı ve tip olarak önemli oranda artış olur. Akropolis’den
sakallı erkek olarak bilinen bronz figürin olasılıkla mızrağını atmak
istercesine sağ elini omuz hizasına götürmüştür. Yüzü ovalleşmiş ve iç bükey
bir form almıştır. Burun ve gözler özellikle vurgulanmıştır. Yassı yüz
izleyiciye doğru değil de yukarı doğru yönelmiştir. Geniş omuz ve ince bel
kombinasyonundan oluşan güçlü üçgen vücut uygulaması devam etmektedir. Ayaklar
birleştirilmiş olmasına karşın, bacaklar hafif aralık verilmiştir. Yine benzer
karşılaştırma örneklerini yüzyılın
ortalarına
tarihlenen Diphylon vazolarında görmek mümkündür.
Akropolis'ten sakallı erkek
Olympia'dan asker
Asker olarak adlandırılabilecek bu
grupta yer alan örneklerin bazılarında Akropolis veya Olympia örneklerinden
farklı olarak başlarının üzerinde miğfer bulunmaktadır. Olympia ve Akropolis
örneklerinin yoğun olduğu bu seride figürinler benzer şekilde omuz hizasına doğru
kaldırdıkları sağ ellerinde mızrak taşımaktadırlar. Birbirlerine yakın
tarihlerden olmak üzere yaklaşık 8. yüzyılın son çeyreğine tarihlenen
figürinlerden Akropolis’ten 6613 envanter numaralı bronz figürinde mızrak tutar
şekilde omuz hizasına doğru kaldırılan sağ kolun vücuda göre oldukça yana atıldığı
dikkat çekmektedir. Demek ki, artık kol ve bacak gibi organların vücuttan uzaklaştırılmasında
herhangi bir korku yaşanmamaktadır. Akropolis figürininde diğerlerinden farklı
olarak sol elin dirsekten kırılarak öne doğru uzatıldığı dikkat çekmektedir. El
hareketinden solunda da yay veya kalkan gibi bir diğer silah tuttuğunu öne
sürmek olasıdır. Birbirleri ile yaklaşık çağdaş olması gereken Olympia Figürini’nin
sol elinde korunan yay savımızın haklılığını açık bir şekilde göstermektedir.
Akropolis'ten mızrak taşıyan MÖ. 725-700
Yine Olympia’dan mızrak tuttuğu tahmin
edilen iki bronz figürinde bu defa kolların omuz seviyesini aşarak iyice yukarı
doğru kaldırıldığı dikkat çekmektedir. Bacakların uzaması ve kalçaya doğru
hacim kazanması, gövde hatlarının yuvarlaklaşması, kasık veya göğüs kafesi gibi
ince detayların işlenmeye çalışılması yüzyılın sonlarına doğru anatomide arayışların
başladığının en önemli göstergesidir.
Akropolis'ten mızrak taşıyanlar MÖ.725-700
Akropolis'ten mızrak taşıyanlar
Özellikle Akropolis’ten 6612 envanter
numaralı bronz figürin, defolu gibi gözükse de özellikle köprücük kemiği ve göğüslerin
verilmesindeki çaba nedeniyle bu serinin en geç örneklerinden birisi olmalıdır.
Olympia’dan arabacı figürini, araba selesi içerisinde her iki eli ile koşumlardan
tutar şekilde resmedilmiştir. Başında taşıdığı miğfere benzer şapka, askerlerin
salt silahla değil, aktif hareket içerisinde de gösterilebileceğine işaret
etmektedir.
Olympia araba sürücüsü
6612
Figürinlerin ne kadar tanrı ve tanrıçaları
nitelendirdiği düşünülürse, askerlerin de Ares gibi savaş tanrıları ile ilişkilendirilmesi
sonucu çıkarılabilir. Ancak New York’tan “Miğfer Yapan Genç Figürini’nde” olduğu
gibi günlük yaşamdan da konuların betimlendiği anlaşılmaktadır. Böylece
betimlenen figürinler arasında insanların da bulunduğu kabul edilmelidir.
Miğfer yapan genç erkek
Baltimor’dan “Olympia’lı İçki İçen Adam”
veya “Müzisyen?” olduğu düşünülen figürinlerde, kayaya benzer bir yükseltinin
üzerinde oturarak her iki elini ağız seviyesine doğru götürmüş bir erkek betimlenmiştir.
Heraklion Arkeoloji Müzesinden Lyra çalan Müzisyen figürini sanatçıların
müzisyen gibi günlük hayattan konulara yabancı olmadığına işaret etmektedir.
Olympia'dan içki içen
Lir çalan müzisyen
Buna karşın 700 civarına tarihlenen
Amyklai’den Apollon Başı veya yine yüzyılın sonlarına tarihlenen Thebai kökenli
Artemis figürini mitolojik konuların da ihmal edilmediğinin göstergesidir. Bununla
birlikte Amyklai, Samos veya Akropolis’ten örnekler, pişmiş topraktan üretilen
kadınların da repertuarda yer aldığının en önemli belgesidir.
Amyklai Apollon başı
Thebai Atölyesi
Geometrik dönem figürinleri arasında
hayvan motifleri de bulunmaktadır. Hayvanlar arasında sık olarak atlar, bunun
yanı sıra seyrek olarak geyik, eşek, kuş, böcek veya yaban tavşanı gibi canlılar
bulunmaktadır.
No comments:
Post a Comment