Erken
Protokorinth döneminin sonlarına doğru Korinthli ustaların buluşu olan siyah
figür tekniği temelde, silüet siyah renkteki figürlerin ayrıntılarının sivri
uçlu, sağlam bir iğne ile kazınarak verilmesidir.
Böylece vazo sanatında bitki,
hayvan ve sonra da insan figürlerinin tüm ayrıntılarının bu yöntemle verilmesi
gerçekleşmiş, ayrıntılar belirlendikçe ve bunun uygulanmasındaki başarı
geliştikçe, figür bezemeciliğinin etkisi artmış ve bu da resim sanatının gelişmesine
katkıda bulunmuştur. İşte, Attikalı ustaların Proto-Attik evrede Korinthli
ustalardan öğrendikleri bu yöntem, siyah figür tekniği evresinde onların
figürlü vazo bezemeciliğinde üstün bir yere gelmelerine katkıda bulunmuştur.
Sonuçta, yaklaşık 525 yılına kadar süren bu evrede Attikalı ressamlar bu
teknikle yaptığı çalışmalarla figürlü vazo sanatında erişilmez bir yere
gelmişler, antik çağ sanatında eşi olmayan bir sanatın yaratıcısı olmuşlardır.
Siyah
figür tekniği her ne kadar yerini M.Ö. 525 yıllarında Kırmızı Figür Tekniğine
bırakmışsa da, Kırmızı figür tekniğinin ilk yıllarında bir vazo üzerinde
bunlarla birlikte kullanılmıştır. Ayrıca geleneksel olarak siyah figür
tekniğinde boyanması süren Panatheneia amphoraları üzerinde yaklaşık M.Ö. 310 yıllarına
kadar sadece bu teknik kullanılmıştır. Bu tarihten sonra da örneğin Hadra
vazolarında siyah figür tekniği çok bozulmuş olarak karşımıza çıkar.
NESOS RESSAMI (615- 600):
Proto
Attik çağın sonlarına doğru Attik ressamlar vazoları üzerine Korinthli vazo
süsleyicilerinden farklı olarak, konularını mitolojiden alan betimlemeler
yapmağa başlarlar. Aslında Protoattik dönem vazo ressamlarının figürlerle
belirli konuları, örneğin araba yarışı, at yarışı gibi, konusunu gerçekten
mitolojiden alıp almadığı belli olmayan betimlemeleriyle, Korinthli ustalardan
farklı bir yöneliş içindeydiler, ayrıca figürlerinin özellikle yüzlerinin dış
çizgilerini çizerek, yüzün rengini rezerv biçimde zeminin renginde
bırakmalarıyla, Korinthli ustalardan da farklı bir yöneliş içindeydiler. Ancak
her durumda, Korinth etkisini, kompozisyon dışında, ikinci derece süslemelerde
ve doldurucu süslerde kendini belli ediyordu.İşte bu çerçeve içinde ele
alındığında, Nessos Ressamı, M.Ö. 615 dolaylarında
bu yönelimleri eserlerinde yansıtan bir ressamdır. Ressamın Dipylon’da bulunan
ve Atina Milli Müzesinde saklanan ve sadece tek cephesi süslenen amphorası, bir
yandan Protoattik geleneğin doldurucu bezekleriyle dikkati çekerken, diğer
taraftan da, hem boyunda, hem de karın üzerinde ayrı ayrı konuları içeren
figürlü bezekleri, ressamın bir yandan Protoattik atelyede yetişmişbir usta
olduğunu, ancak bir sonraki dönem olan Siyah Figür Tekniği döneminin de
habercisi olduğunun kanıtıdır. Eser 1.22 m. ölçülerindedir.
Ressama
atfedilen diğer eserler arasında bir Skyphos-krater, bir kottyle üzerinde
sfenks betimlenmiş olup bu onun en eski eseri olarak nitelenir. Berlin’de
bulunan bir vazosu ise 615-610 tarihlerindendir ve bir yüzünde sirenler, diğer
yüzünde perseus ve Athena betimlenmiştir. Üzerinde bir sirenin betimlendiği bir
amphora ise Kübler tarafından 600-590 tarihlerine verilir ki, R.M. Cook bunu
625 yıllarına tarihlemiştir.
Bayraklı’da da (eski Smyrna) Nesos Ressamının
üslubuna yakın olan ve 610-600 yıllarına tarihlenen bir amphora bulunmuştur.
ERKEN SİYAH FİGÜR TEKNİĞİ DÖNEMİ
(600-570):
Protoattik
safhada bir yandan Korinth sanatının özelliklerini özümseyen, bir yandan da
kendi geleneksel sanat anlayışlarını geliştirme olanağı bulan Attikalı
çömlekçiler M.Ö. 600 yıllarında itibaren kentlerinin siyasi etkinliğinin
artmasına koşut olarak elde ettikleri pazarlar için yeni kap biçimleri üzerini
yeni konularla bezediler. Bunlar Karadeniz kıyılarından Kuzey Afrika
Kıyılarına, İspanya kıyılarında Suriye-Filistin kıyılarına kadar çok geniş bir
alana yayıldılar. İşte bu kapları üreten Erken Siyah Figür tekniği ressamları
ve bunların eserleri aynı zamanda siyah figür tekniğinin gelişiminin en önemli
basamaklarını oluşturur. Bunların başlıcaları 600 dolaylarında eser veren
Gorgonlar Ressamı ile 580-570 dolaylarında eserler veren Sophilos’un çalışma
yıllarını içine alır.
Bu dönemin genel özelliklerini sayacak
olursak:
1-
Ressamlar artık profan konuları betimlemeyi tercih etmektedirler. Özellikle
insanlarla ve mitoloji ile ilgili konuların bitki ve hayvan figürlerinin yerini
alması 6. yüzyılın ilk yarısında iyice önem kazanır. En sevilen mitolojik
konuların başında Perseus-Meduza öyküsü, Peleus ile Thetis’in evlenme törenleri
gelmektedir.
2-
Bu mitolojik sahnelerde figürler dışında kalan alanlarda doldurucu motiflere
yer verilmemiştir.
3-
İnsan figürleri minyatür görünüşlüdür ve ayrıntılar zayıf bir işçilik gösterir.
Sanatçılar hayvan ve karışık hayvan betimlemeleri ve bitki süslerinde daha
başarılıdırlar. Bu durumun onların Protoattik ve belki de Korinth atelyelerinde
edindikleri deneyimlerden ve alışkanlıklardan kaynaklandığını söylemek yanlış
olmaz.
4-
Sanatçılar, özellikle dinos başta olmak üzere, hala büyük ölçekli kapları
süslemektedirler. Bu dönemde ayrıca Krater(destekli), loutrophoros, tencere
(Kessel), boyunlu amphoralar dışında, yeni yeni karınlı amphoralar, olpeler,
kökeni Korinth’ten gelen Deianeira tipi lekythoslar ile, daha eski geleneği
sürdüren Küre karınlı lekythoslar, lekanisler(el yıkama kabı, küçük leğen),
kaseler, lebes gamikos, Chaliksler
GORGON RESSAMI (600-580)
Louvre
Müzesi'nde bulunan bir dinos dolayısıyla, bu
dinosu yapan ressam Gorgon Ressamı olarak anılır. Ressam bir anlamda
Nesos Ressamının takipçisi olarak gözükür. Mitolojik sahneler ile Korinth
sanatının motifleri olan hayvan ve palmet süslerini bir arada kullanmıştır.
Ressamın Louvre Müzesinde sergilenen Dinosunun üzerinde frizlerde yer alan
mitolojik sahnede (Perseus’un Medusa’nın başını kesmesi sahnesi) ve hayvan
frizlerinde figürler dışında kalan alan içine doldurucu motiflerin konmaması,
yeni üslubun yani siyah figürlü vazo sanatının en önemli özelliğini oluşturur.
Diğer eserlerinde Geç Prortokorinth ve Erken Korinth sanatının etkisiyle
yapılmış tek hayvan figürlerinin dışında kalan alanlarda rozetlerden oluşan
doldurucu motifler bulunmaktadır. Ressamın süslediği en önemli kap
biçimlerinden biri de Deianeira tipi lekythoslardır ve Gorgon Ressamı
atelyesinde ressamın sanat üslubuna yakın biçimde süslenmiş örnekler vardır.
Eserleri:
Dinos Etruria da, belki de Vulci'de bulunmuştur.
Sarımsı tonda hamurludur. Yüksekliği 93 cm.'dir. Dudağın
üst kısmında palmet ve rankelere bağlı lotus çiçekleri vardır. Kabın üzerinde
altı friz halinde süslemeler
yapılmıştır. En üst frizde Medusa'nın başının Perseus tarafından kesilmesi
sahnesi yer almıştır. Bu frizde Athena ve Hermes, başı kesilmiş Medusa, iki
Gorgon ve olay yerinden kaçan Perseus betimlenmiştir. Daha sonra mızraklarını
yukarıya kaldırmış iki asker ve bunlardan her birinin arkasında birer atlı
araba ve seyisleri yer almıştır. Seyislerin yüzleri savaşçılara dönük olup,
elleriyle atların yularlarını tutmaktadırlar.. İkinci friz lotus palmet
zinciridir. Üçüncü frizde domuz aslan ve panterlerden oluşan bir hayvan frizi
bulunmaktadır ki, iki aslanın arasında bunların boyunlarından veya
yularlarından tutmuş aynı zamanda çömelmiş olarak yapılmış bir erkek figürü yar
almaktadır. Bunun altında ve kaidede lotus zinciri, çeşitli hayvan,
mitolojk-karışık hayvan(siren) ve çeşitli kuş betimleri bulunmaktadır.
Ressam
Louvre’daki bu dinosunun asıl sahnesinde bir kompozisyon eksikliği söz
konusudur: Perseus ile mitolojik anlatımlı bir savaş sahnesi birbirinden
herhangi bir yolla ayrılmamıştır. Bu durum ressamların henüz bir çerçeve yapma
fikrine sahip olmadıklarını göstermektedir. Bir başka deyişle, dinos gibi
kulpsuz ve küresel bir kabın omuzuna yerleştirilen iki ayrı konunun birbirinden
ayrılması için herhangi bir yol düşünülmemiştir. Bunu, aşağıda ele alacağımız
Sophilos sahneye bir mimari yapı yerleştirerek bir anlamda çözmüştür.
*Paris
Louvre’da karınlı amphora (E 817) üzerinde başı geriye dönük, oturmuş aslan
süsü görülmekterdir.
*Münich,
Antikensanmmlung’da Olpe (Y. 26,3 cm.), üzerinde sağa doğru yürüyen bir koyun
süsü görülmektedir.
*Londra’da
bir koleksiyonda bulunan küre karınlı lekytos, üzerinde sola doğru sfenks
betimi var.
Gorgon
Ressamı’nın stiline yakın iki örnek daha vardır. Bunlardan biri bir Deianeire
tipi lekythos olup üzerinde bir katır üzerinde satyr ve bir kadın betimi bulunmaktadır.
Louvre müzesindeki bir başka örnekte ise omuzda Herakles’in Nereus ile
mücadelesi, karında ise karşılıklı iki aslan ve aralarında bir miğfer betimi
bulunmaktadır.
KOMAST Grubu
(585-570) adı verilen bir dizi kasenin ressamlarının eserleri, Gorgon
ressamının geleneğini sürdüren örnekler olması ile önemlidir. Beazley
tarafından KX RESSAMI ve KY RESSAMI adı verilen ressamlar ile onların
önderliğinde başka ressamlar tarafından süslenen bazı açık kaplar (kase ve
skyphoslar) üzerinde çağdaşı Korinth vazolarında da görülen eğlence (komast)
sahneleri betimlemişlerdir. KX Ressamının bir lekanisinin üzerinde hayvan
frizleri betimlenmiştir. Başka lekanisinin üzerinde Achilleus’un annesi
Thetis’ten silahlarını alması konusu betimlenmiştir. Bu betimde bile ressam
Thetis ve Akhilleus’u iki sfenks arasına yerleştirerek hayvan frizi
süslemeciliğine bağlılığını göstermiştir. Bu ressamın üslubuna yakın bir başka
kase üzerinde ise geleneksel komast betimi bulunmaktadır. KY Ressamının Atina
Milli Müzesindeki bir skyphosunun üzerinde yine geleneksel komast dansçıları
betimlenmiştir. Ressam Korinth’den daha sonraları yaygın bir şarap ile suyu
karma kabı olarak kullanılan destekli krater biçimini getirmiştir. Bu dönemde
kulpları gövdeye dikey olarak bağlanmış bir kadeh olana kantharos biçimi de
yeniden popüler hale gelir. Bu kap Korinth’te hiç kullanılmamıştır.
Gorgon
Ressamı’nın literatürde bilinen bu eserleri dışında, Phokaia, Pitane,
Klazomenai gibi Batı Anadolu kentlerinde de ya onun elinden çıkmış, ya da onun
üslubuna yakın özellikler gösteren vazo parçaları bulunmuştur.
SOPHILOS (580-570):
Erken
Siyah Figür Tekniği'nin adı vazo
üzerinde yazılı ilk ressamıdır.
Üç vazo üzerinde (British M.'daki Dinos, Pharsalos’tan Dinos parçası üzerinde
ve Atina Akropolisinden bir dinos parçası üzerinde) ressam olarak imzası tam
olarak okunmmaktadır. Beazley Pharsalos dinos parçası üzerindeki harfleri
çömlekçi imzası olarak tanımlamış ise de, Sophilos üzerinde geniş bir araştırma
yapan G. Bakır, buna katılmaz. Ressamın süslediği önemli kap formları arasında
dinoslar, kraterler, bir lebes, boyunlu ve karınlı amphoralar, gibi büyük
kapları tecih etmiştir. Ayrıca eserleri chaliceler, plakalar vb. bulunmaktadır.
G. Bakır sanatçının eserlerinin gösterdiği üslubu dikkate alarak, erken, orta
ve geç olmak üzere üç stil safhası belirlemiştir. Buna göre Mitolojik konuları
içeren betimlerin bulunduğu vazoları sanatçının daha geç dönemlerinde yaptığı
eserlerdir. Ressamın genel özellikleri dikkate alındığında stili canlı
hırslı fakat çok az başarılıdır. Kapların çoğu bozulmuş durumda hayvan frizlerine sahiptir. Bitki
süslerinde hala Gorgon Ressamı'nın
benzer ifade tarzını görmekte isek de, bunlar iyice kalitesizleşmiştir. Kendisinden önceki
ressamlardan daha fazla olarak mitolojik sahnelerin bir kısmında kalıplaşmış tasvirler yerine, "Patroklos için oyunlar"
sahnesinde olduğu gibi , yeni buluşlarla ilgilenmiştir. Fakat bu sahneler
normal, zayıf ve süsleme frizleriyle birlikte tasvir edilmiş ve süsleme tarzı
açısından Gorgon Ressamı'nın hemen hemen
aynı özellikleri görülür. Atina Siyah Figür Tekniği'nde kullanılan dışhatlarla
yüz tasviri Sophilos için cazip gelmemiş, O da bu yüzden daha çok Korinth'de
kullanılan ve kadın figürlerinin vücutlarının dış çizgilerinin boya ile belirtilmesi
tekniğini kullanmıştır. Bu teknikte
kadın vücutları ve elbiseleri
kırmızı ile çizilmiş ve iç kısımları
normal olmayan bir şekilde beyaz boya ile doldurulmuştur. Bu özelliği
British Museum'da sergilenen bir dinos ve Atina'da bulunan bazı dinos parçaları üzerindeki
tasvirlerde görmekteyiz. British Museum'daki dinos üzerinde ilk defa tüm vazoyu
çepeçevre dolaşan şekilde bir friz halinde tek konu tasviri görülmektedir ki,
bu özellik daha sonraki François Vazosu'nun ressamını (Kleitias) etkilemiştir.
Eserleri:
*British
Museum’daki Dinos:
Y.
71 cm. İlk frizde Peleus ile Thetis’in düğününe giden tanrı ve tanrıça alayı,
ikinci, üçüncü, dördüncü siren, keçi,
aslan ve pantherlerden oluşan hayvan frizi, ağız kenarı üst düzlüğünda
lotus-palmet zinciri yapılmıştır. Dinosun kaidesinde ise yine kuş, hayvan,
karışık hayvan ve lotus palmet süsü frizleri ve dördüncü frizde bunlara ek
olarak, iki siren arasında Hermes betimlemesi bulunmaktadır. İlk frizde yer
alan tanrı ve tanrıçaların adları yanlarına yazılmıştır, ayrıca Ressamın imzası
da bulunmaktadır.
*Akropolis’te
bulunmuş dinos parçaları(10 adet) üzerinde de yine British Museum'daki dinosun
üzerindeki konu ve figürler yinelenmiştir. Burada da eldeki parçalar üzerindeki
tanrı ve tanrıçaların adlarının yanların yazıldığını görüyoruz.
*Pharsalos’ta
bulunmuş ve şimdi Atina Milli müzesinde sergilenen bir dinos parçası üzerinde
(Y. 30 cm.) Patroklos’un cenaze töreninde yapılan araba yarışı sahnesi
betimlenmişti. Buradaki parça üzerinde bir dört atlı arabanın koşan atlarının
bir bölümü, seyirciler ve Akhilleus’un eli görülmektedir. Parça üzerinde
ressamın imzası dışında Partoklos atla, ..os ve Akhiles yazıtları
bulunmaktadır.
Sanatçının
imzasız, ancak stili açısından onun elinden çıkmış olan bir grup karınlı ve
boyunlu amphora üzerinde antitetik iki siren betimlemesi bulunmaktadır:
*Karınlı
Amphora, Veji’de bulunmuş, Jena arkeoloji müzesinde sergilenmektedir. Y. 34,2
cm.
*Lebes
Gamikos, Smyrna kazısında bulunmuş ve şimdi İzmir Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.
Y. 70 cm. ve ağız çapı 32 cm.dir. Omuzda Menelaos ile Helena’nın düğünü
betimlenmiştir. Burada sağa doğru giden iki araba yapılmış, ilkinde Helene ve
Menelaos var ve Helene’nin adı yazılıdır. İkinci araba içinde ise Helena’nın
kardeşleri Polydeikos ve Kastor bulunmaktadır. Bunların adları da vazo üzerine
yazılmıştır. Kulbun altında bir adam bu gruba dönmüş olarak betimlenmiştir. Bu
sahnenin zıt yönünde, yani vazonun diğer yüzünde lotus-palmet demetinin her iki
yanında birer çömelmiş sfenks ve lotus palmet demetinin üzerinde küçük olarak
yapılmış birer antitetik panter betimi bulunmaktadır. Bu ilk frizin altında ve
kaide üzerinde lotus palmet zincirleri, aslan, panter, domuz gibi hayvan ve
sfenks, siren, kartal ve kazlardan oluşan hayvan ve karışık hayvan frizleri
bulunmaktadır.
SİANA KASELERİ RESSAMLARI (575-555):
6.
yüzyılın ikinci çeyreğinde Attikalı çömlekçiler yalnızca Korinth’ten değil,
aynı zamanda Ege adalarında ve kıyı Anadolu’da üretilen çeşitli kapların
biçimlerinden de etkilenmişlerdir. Rodos’taki Siana mezarlığından dolayı bu
adla tanınan bir gruba ait kaseler yüksek dudaklı ve kaidelidirler. Bu
kaselerin iç yüzeyleri figürlü süslerle kaplıdır. Ancak çoğunun dış yüzleri
süssüz, yalın olarak bırakılmıştır. Siana kaselerinde iki ayrı yöntem saptanır. Bunlardan ilkinde
dudakların dış yüzü sarmaşık ve defne çelenkleriyle süslenirken(bunlara
Boardman “double decker” demiş), diğerinde figürler dudağın ve kulpların
kenarına kadar yani herhangi bir çizgi ve boş alan bırakılmaksızın yerleştirilir.
KLEITIAS VE ERGOTIMOS (580-570):
Ressam
Kleitias'ın, bugüne kadar Çömlekçi Ergotimos
ile süslediği beş kabı ele geçmiştir. Kleitias Klitias olarak da imza
atan ressamın, bir destek ve üç çanağı daha vardır. Beazley'e göre ressam bir
destekli krater, dört skyphos, bir
hydria, bir kantharos, bir kylix
ve Atina'da bir kaç kap parçası daha süslemiştir. Bu kapların hiç birinde
komplex sahnelere yer vermemiştir. Ancak
François Vazosu komplex bir sahne düzenlemesine sahiptir. Bazı kaplarda da
benzer sahneleri yapmıştır.Yapıtğı sahneler arasında; dans eden
gençler, Theseus ile Minotauros, Nereid ve Gorgonlar öyküsü
en önemli konularını oluşturur. En olgun
eserlerinden biri olan François Vazosu'nda renk ve konu açısından
başarıya ulaşmıştır.
Stil açısından Resam, bir yandan
Sophilos ve Gorgonlar Ressamı'na yakınlık gösterir.
Palmetlerin yapımı her üç ressamda da aynıdır. Fakat hayvan tasvirlerinde
Kleitias daha çok uzun ve hareketli hayvan figürleri çizmiştir. Figürlerdeki
kazıma çizgileri Sophilos özelliği gösterir. Resam'ın François Vazosu çağdaşı
(570-560) Korinth eserleri ile karşlaştırdığımızda, daha canlı ve zengin tasvir anlayışına sahip
olduğunu görürüz. M.Ö. VI. yüzyılın ilk yarısında etkinliğini
hala sürdüren Korinth Stili
karşısında Ressam, kendi oluşturduğu stil ile bu eski stili ikinci plana
itmiştir. Kleitias kendinden önceki
Gorgonlar Ressamı ile Sophilos'un başlattığı yeni sanat akımını en iyi
şekilde temsil eden ve ileriye götüren bir ressamdır.
François Vazosu:
Chiusi'de
bulunmuş ve Floransa Arkeoloji
Müzesi'ndedir. Kırmızı hamurlu siyah figürler, mor, kırmızı ve
siyah boya ile bazen siyah firnis, bazen de kabın
boyasız zemini üzerine boyanmıştır. Yüksekliği 66 cm., ağız çapı 57 cm.'dir.
Krater 1848'de Ressam Alexandro François tarafından pek çok parçaya ayrılmışolarak bulunmuşve
parçalar bir araya getirilmişve 1900 yılında bir kaza ile kap 638 parçaya
ayrılmıştır. Sonra, bulunan bir kaç parça ile birlikte kap yeniden
tamamlanarak, üzerindeki konular daha anlaşılır bir hale
getirilmiştir. Vazonun üzerinde her iki yüzde boyunda iki, karında
üç, kaidede bir friz olmak üzere
tasvirler bulunmaktadır. Bu
tasvirlerden yalnızca karındaki ilk friz devamlıdır. Yani vazonun diğer
yüzünde de tasvir edilmiştir.
A
yüzünde: Boyundaki ilk frizde Kalydon Domuz Avı, ikinci frizde Patraklos'un
Cenaze Töreni'nde yapılan at yarışları, boynun diğer yüzünde Theseus'un
Dönüşü ve Lapith Kentaur Mücadelesi
tasvir edilmiştir. Karındaki ilk ve her iki yüzde de devam eden frizde Peleus ile Thetis'in Düğünü'ne
giden tanrılar tasvir edilmiştir.
Diğer iki frizde A Yüzü'nde; Troilos'un Kaçırılması, onun altında Orientalizan
Devir'den miras kalan karışık hayvanlar ve hayvan mücadelesi frizi
bulunmaktadır. Devam eden bu frizin üstünde B Yüzü'nde; yani
karnın ikinci frizinde Hephaistos'un Olympos'a Gelişi Sahnesi tasvir edilmiştir.
Kulpların üstünde Hayvanlar Tanrıçası Hepheaterum ve Akhilleus'un Aias'ın Cesedini Taşıması Sahnesi
işlenmiştir. Kraterin konik kaidesinde Pigmeler'le Turnalar'ın Savaşı tasviri
görülür. Tüm sahnelerde yer alan figürlerin ve hatta
mitolojik tanınmış kişilerin adları yanlarına yazılmıştır.
Vazodaki
bu tasvirlerde etkileyici bir ifade hakimdir. Tasvirler kalabalık ve zengin
figürlüdür. Hareketler canlıdır.
VI.
yüzyılın ortalarına doğru faaliyette bulunan ressamlar arasında C-Ressamı ve
Xenokles-Ressamı ve yüzyılın III. çeyreğinde Lydos, Amasis Ressamı, Exekias
artık siyah figür tekniğinin en olgun eserlerini sunarlar. Bunlardan C
RESSAMI ya da açılmış adıyla Corinth Ressamı olarak da bilinen Ressamın
Paris’te Louvre Müzesinde üç ayaklı kothon’u sergilenmektedir. Kothon’unun 1.
ayağının üzerinde Athena’nın doğuşu, 2. ayak üzerinde Paris’in kararı, 3. ayak
üzerinde ise Zeus ve Hera betimlenmiştir.
C-Ressamının
geleneğini sürdüren Xenokles ve Nikostehenes yüzyılın ortalarında ve üçüncü
çeyreğinde çalışmışlardır. Bunlardan Xenokles bir kase (Beazley’in
sınıflandırmasına göre Küçük Usta Kase Ressamlarındandır. Onun Monterozzo
mezarlığında bulunan ve Tarquiına’da saklanan bir kasesinin (y. 17, ç. 32 cm.)
dış yüzünde bir yarış arabası, bu arabayı kullanan ve elinde kentron-kırbaç
tutan bir yarışçı betimlenmiştir. Altta ise “XAIPE KAI PIEI EV -her şey gönlünüzce olsun ve iç”
yazısı bulunmakta, bunun her iki tarafında karşılıklı iki sfenks bulunmaktadır.
Kasenin içinde ise bir iç içe daire grubunun oluşturduğu madalyonun içinde
Herakles ile triton arasındaki mücadele ile bunun dışında yer alan bir tür
çerçevede bu kez elele tutuşmuş 17 kadın-kore betimlenmiştir. Tritonun uzun
biçimde yapılmış balık gövdesi Heraklesin alt kısmına dolanmıştır. Herakles ise
kollarıyla Tritonu kuşatmış ve Triton ise Herakles’in kenetlenmiş ellerini
çözmeğe uğraşır bir pozda betimlenmiştir. Altta olayın denizde geçtiğini ima
eder tarzda balık motifleri yapılmıştır.
Bu bağlamda kadınların da Nereidler olduğu düşünülebilir. Çerçevedeki peploslu
kadınların biteviyeliği ise dikkat çekicidir. Kadın figürlerin betiminde yer
yer beyaz ve mor boya kullanılmıştır. Aynı şekilde Herakles’in ve Triton’un
gövdesinde mor boyalı yerler vardır. Diğer taraftan özellikle kadın figürlerin
hala minyatür görünümlerini korumaktadır. Bu yüzden biz ressamın hala
Korinth’in etkisini sürdüren sanatçılardan biri olduğunu söyleyebiliriz. Eser
6. yüzyılın ortalarına tarihlenir.
Biraz
daha geç bir tarihte, yaklaşık M.Ö. 540-530 yıllarında eser üreten Nikosthenes
de yine Korinth'e öykünen sanatçılar arasındadır. Onun özel bir koleksiyonda
bulunan ve kendi adını yani Nikostenik amphora olarak adlandırılan vazosu bunun
en güzel örneğidir.
VI. YÜZYILIN III. ÇEYREĞİNDE VAZO
SANATINDAKİ YENİLİKLER
Bu
dönem Atina'nın en ihtişamlı dönemidir.
Zira, 556-555'de Tyran olan
Peisistratos izlediği iç ve dış politikayla Atina'nın Hellas’taki kent
devletleri arasında önemli bir yer kazanmasını sağlamıştır. Pesistratos Dönemi
bazı sosyal reformların yapıldığı, özellikle Atina'nın deniz ticaret alanının genişletildiği bir dönem olup, bazı imar
faaliyetlerinin yürütüldüğü sanat açısından önemli yapıtların ortaya konduğu
bir dönemdir. Atina Akropolis'indeki ilk Propylon ve eski Athena Tapınağı ve Aşağı
şehir'deki Agora bu zamanda yapılmıştır. Peisistratos'un yaptığı en önemli
işlerden biri de, o zamana kadar dağınık
bir halde bulunan İlyada ve Odysseia Destanları'nı
birer bütün haline getirterek
çoğaltmasıdır.
İşte
bu dönemde Atina'da faaliyet
gösteren üç önemli ressam da sanat alanında Peisistratos
Dönemi'nin simgesi olmuşlardır. Bunlar
Lydos, Exekias ve Amasis Ressamı'dır. Bu iki ustanın dönemi, Attika'da Siyah
Figür Tekniği'nde yapılan en olgun vazolar
olduğu gibi, aynı zamanda bu tekniğin de sonudur.
Bu zamanda
ortaya çıkan “kalos” (KALOS
güzel, yakışıklı) sözcüğü ile kullanılan şahıs isimleri sayesinde vazo resimlerini bir dereceye kadar
kronolojik sıraya koymak mümkündür. Eski Grek Dili'nin Attika Lehçesi'nde
kullanılan kalos, palestralarda üstün
başarı elde eden tanımış ailelerin oğullarının asıl adları ile birlikte
yazılarak onların iyi bir şekilde yad edilmesi sağlanırdı. Bu adların
yalnızca vazolar üzerine değil,
duvarlara ve başka nesnelerin üzerine yazıldığını da biliyoruz. Bu atletlerin
gözdelik sürelerinin hemen hemen on yıl veya biraz daha fazla sürdüğü göz önüne alınırsa ve aynı adın
çeşitle ressamlar tarafından vazolar üzerine
yazıldığı düşünülürse; bir yandan aynı
ressamın kullandığı değişik kalos adları sayesinde eserlerinin kendi
içindeki kronolojisini, diğer yandan da, başka ressamların stilini, tarihini ve
kronolojisini tespit etmek mümkün olacaktır. Diğer taraftan bu kalos adlarının
bir kısmının tarihi kaynaklarda da geçmesi, örneğin bir savaşta öldüğü zaman
adının anı listelerinde zikredilmesi yüzünden, bu kişinin delikanlılık
döneminde, bir atlet olarak adının bazı ressamlarını vazoları üzerinde
zikredilmiş olması nedeniyle, bu adın bulunduğu vazoların tarihlenmesini daha
dar bir aralığa yerleştirmek bazan mümkün olmaktadır. Bu tür isimler yaklaşık
olarak M.Ö. V. yüzyılın ortalarından
biraz sonraya kadar uzanmaktadır.
VI.yüzyılın
ortasından itibaren başlayan ve yaklaşık yüz yıllık bir süreyle vazolar
üzerinde görülen "Kalos
(Güzel)" sıfatı eklenmiş kişi adlarının özellikle kronoloji tesbiti
açısından taşıdığı öneme örnek olarak, aşağıda ele alacağımız Exekias'ın
kullandığı Stesias adını taşıyan vazoları VI. yüzyıl ortasından sonraki ilk on
yılda, Onetorides Kalos adı ise 540-530 ve ya biraz daha sonraki bir kaç yılı
kapsayan bir tarihte yapılmış eserler üzerinde görmekteyiz.
LYDOS ve ORTAKLARI (560-540):
İki
vazosu üzerinde ressam olarak “o LudoV ho Lydos-Lidyalı” biçiminde imza
atmıştır ki bu ifade sanatçının ailesinin Lidya’dan göç etmiş olduğunu
kanıtlamaktadır. Atina Akropolisindeki bir Dinos üzerinde kabın ağzının dış
kısmında olasılıkla bir çömlekçiye ait olan bir imzanın ressama ait olup
olmadığını söylemek zordur; iki vazo ise sanatçı tarafından imzalanmamıştır ve
sadece çömlekçi imzasına sahiptirler. Bu çömlekçiler Nikosthenes (iki vazo
üzerinde), Kolchos(bir vazo üzerinde) ve Amasis (iki vazo üzerinde) olarak
görülür. Beazley, A. Rumpf’un Sakonidas olarak tanıttığı sanatçının eserlerini
Lydos’a verdiğini belirtir.Sanatçı ustalığını yeni geldiği Attika’da kazanmış
olmalıdır. Sanatçının imzalı vazoları dikkate alındığında imzasız diğer
vazolarının üslup bakımından oldukça saf olduğu halde kalite bakımından farklı
olduğu anlaşılmaktadır.
Sanatçı
çok sayıda Siana tipi kaseler süslemiştir. Attikalı sanatçılar arasında eski
hayvan üslubunu kullanan son sanatçılardan biridir. Çizgileri özensiz ve az çok
renklidir.
Beazley
Lydos’un en az iki ortağının bulunduğundan söz ederek, bunlardan en
önemlilerden birinin Vatikan 309 Ressamı ve diğerinin de Louvre F 6 Ressamı
olduğunu ifade eder. Bu üç kişilik çalışma grubunun birbirlerinden farkının
kendisini insan figürlerinde gösterdiğini, yaban hayvanların betimlenmesindeki
üslubun ise birlik göstediğini, bu yüzden, ya söz konusu ustalardan birinin
bunların tümünü boyadığını, ya da diğer ressamların yaptıkları hayvan
figürlerinin üslubunu ille de Lydosunkilere yaklaştırma çabası gösterdiklerini
belirtir. Dolayısıyla Lydos’un hayvanlarını betimlemelerini söz konusu diğer
iki ortağında da görebildiğimizi ifade etmektedir.
Lydos’un eserleri:
Beazley’in
kataloğunda Lydos’un elinden çıkan eserlerin sayısı 85 olarak verilmiştir. Bu
eserler arasında bir dinos, destekli kraterler, Hydria ve amphoralar (buna bir
kaç Panatheneia amphora da dahildir), bir kaç loutrophoros ve oinochoe,
Deianeira tipine yakın lekythoslar, kaseler ve çok sayıda plakalardan oluşur.
Louvre’daki
Hydria, Herakles-Nesos, omuzda geyik süsü.
Londra’daki
hydria , Savaçı evini terk ediyor omuzda 5 kentauros ve gerisinde bir genç
Vatican’da
boyunlu Amphora a)- Seyirciler önünde teke tek mücadele, b)- iki aslan arasında
sfenks.
Harvard’da
destekli krater: a)- cepheden yapılmış bir araba ve iki tarafında birer
savaşçı, b)- iki aslan arasında sfenks.
Würzburg’da
Amphora a)- İki süvari, b)- aynı.
Nearchos Silbergefass (Aryballos): yüksekliği
7,8 cm.dir. Newyork Metropolitan
Müzesi'nde sergilenmekte olup, Pigmeler
ile Turnalar'ın Savaşı konu edilmiştir. Burada
kendisi hem ressam ve hem de
çömlekçidir. Homan Wedeking,
Archaisches Griechenland, s. 161'de Exekias'ın
Ustası'nın anonym bir
ressam olup, onun yarşarabaları tasvirli bir kap (Kessel) ve bir süvari
savşanı tasvir ettiğini belirtir.
GRUP E VE EXEKIAS (550 525):
Beazley
E Grubu ifadesiyle, üslup açısından aşağıda ele alınacak olan Exekias’ın
üslubuna yakın olan, ancak imzasız bir grup vazoya taktığı bir addır. Bir başka
deyişle E harfi bunların Exekias ile ilişkisini göstermektedir. Bunlarda
ressamın sanatı tüm yönleriyle yansımaktadır.
EXEKIAS
Attik
siyah figür vazo ressamları arasında özel bir yeri olan sanatçının adı 11 vazo
üzerinde yazılı olarak günümüze ulaşmıştır; iki vazo üzerinde imzası hem
çömlekçi, hem de ressam olarak yazılmıştır (Exekias egraph ka epoiese me). Bu
yüzden biz sanatçının hem bir çömlekçi ustası ve büyük olasılıkla bir atelye
sahibi, hem de ressam olarak faaliyet gösterdiğini öğreniyoruz. Çömlekçi imzalı diğer iki vazosu, üslup
açısından bu ikisi gibi, ressamın stil özelliklerini gösterir, geri kalan 6
örnekten biri parçadır ve adının yalnızca bir parçası bulunmaktadır. Ama bu tür
imzalı vazoların resimleri
incelendiğinde bunların da
Exekias'ın elinden çıkmış olduğuna karar verebiliriz.
Exekias daha çok amphora boyamıştır.
Bunun yanında bir gözlü klyx, bir krater ve mezar içerisine
konan 43x37 cm. ebadında pişmiştopraktan yapılmışve pinax adı
verilen, üzeri ölüye ağıt ve benzeri sahnelerle süslü plakalar boyamıştır.
Exekias,
en başta tasvir sanatına getirdiği
bazı yeniliklerle tanınırken,
aynı zamanda bir çömlekçi olarak bazı
yeni kapları icat ettiği, bazı kapların
da formlarında düzeltmeler yaptığı görülür. Kalyx kraterin
ilk defa Exekias tarafından yapıldığı
belirtilir. Bunun gibi öncelikle Batı Anadolu’da ortaya çıkan gözlü kylix
tipinin de sanatkarımız tarafından
geliştirildiği kabul edilir. Erken Siyah Figür Ressamları'nın kullandığı hantal
görünümlü karınlı amphorayı daha elegant
hale getirmiştir. Boyunlu amphoraların karnı geniş yumurta biçimini almıştır.
Bu amphoraların kulpları altına geniş spiraller yaparak tasvir alanını
sınırlandırmıştır. Böylece tasvirin belli bir alan içinde sınırlandırmasını
kaldırmıştır.
Exekias
üç ayrı özelliği ile tüm eski Grek vazo sanatında özgündür. İlk kez bir zamanlar
yaşanmış bir olayı, bu olay içerisindeki sanatkarane kişiliğin
anlamlı "anı"nı
yakalamış ve bunu dört tarafı sınırlandırılmış bir alanda, her biri yeterli
ölçüde detaylandırılmış olarak
yerleştirilmiştir. Bu, bugünkü modern resmin temel unsurudur.
İkinci olarak bazı tasvirlerinde bu
verimli anda bir yönelme, bir trajik
etki vermiştir ki, takibeden açıklama dramatik etkiyi en yüksek noktadan
en alt noktaya kadar yürütür. Üçüncü olarak bazı resimlerinde, çok güçlü
bir iç konsantrasyona ulaşır ki, bu hiç bir şekilde dışa dönük bir iş değil,
onun yerine ruhi bir olay resmi belirler ve resimde temaşaa unsurunu ön
plana çıkarır. Gemetrik Dönem'in Vazo Resimleri şimdiki zamana ait bir olaya taaluk eder. Bu dönemin tasvir
konuları, kavga ve savaş, cenaze törenleri ve cenaze oyunlarıdır.
Kolonizasyon Dönemi'nde ve Doğu
Motiflerinin Grek Vazoları'nı istilası mitolojik resimlerin sebebi olmalıdır.
Belkide Ön Asya'dan bu tip tasvirlerin yapımı teşvik edilmişti.
Exekias
eserlerinde az figürlü sahneleri tercih etmiştir. Bu sahnelerde dramatik,
anlamlı ve insanları basit bir iş yaparmış gibi tasvir ön plandadır.
Eserlerinde figürlerin herhangi bir heyecan taşımaması, yani ethos (durgun) bir
ifadenin görülmesi ilgi çekicidir.
Burada
tanıtacağımız eserlerden ilki şimdi
Londra British Museum'da bulunan
Boyunlu Amphora'dır. Etrurya’da Vulci'de bulunmuştur, yüksekliği 41,3cm'dir.
Geniş
ağız, kısa boyun, genişkarın ve
yayvan kaideden oluşmuştur. Bu
şekildeki geniş karınlı amphoralar Exekias ve Amasis Ressamı'nın en çok
sevdikleri formdur.
Amphoranın
boynunda mor ve siyah renklerle yapılmış karşılımlı lotus palmet zinciri, asıl
sahnenin altında sırasıyla çiçek tomurcukları dizisi (dalları birbirine bağlanmış),
meander motifi, mızrak ucu veya şua motifi bulunmaktadır. Kulpların alt
kısımında bir anlamda vazonun iki yüzündeki sahneyi birbirinden ayıran
çizgilerle yapılmış kıvrımlı dallar bulunmaktadır.
Amphoranın
ön yüzünde Akhilleus'un Penthsileia ile savaşı sahnesi yer almıştır. Akhilleus
miğferli ve mızraklı olarak yürür durumda, sağ elindeki mızrağı Penthesileia'nın boynuna saplamak
üzeredir,sol kolunda kalkannı tutar vaziyettedir.
Akhilleus'un
zırhı üzerinde ve eteğinde mor boya ile yapılmış süsler ve elbise kıvrımları
bulunmaktadır. Ayrıca kalkanın içi de mor boya ile boyanmıştır. Pentesilea ise
yarı yarıya yere diz çökmüş bir durumda savunmasız olarak çöktüğü yönün ters
yönüne Akhilleus'a bakar şekilde tasvir
edilmiştir. Her iki figürün gözlerine baktığımızda, Pentesileia'nın savunmasız
durumunu yorumladığımız zaman, Exekias'ın her iki figürün de birbirleriyle
karşılaşan göz ifadelerini vermeye çalıştığını görebiliriz. Pentesileia'nın
üzerindeki bol süslü chitonun üzerine
benekli bir yaban kedisi postu giydirilmiştir. Vücudu da beyaza
boyanmıştır.
Akhilleus'un
başının ön kısmında Axilev ve Pentesileianın kalkanı önünde de O'nun adı
yazılıdır. Akhilleus'un arkasında
yazılıdır. Penthesileia'nın miğferinin sağında .......yazılıdır. O halde
vazo 540- 530 tarihlerine; ama, stil açısından son eserleri içine verilir
(530-525).
Vazonun
arka yüzünde Dionysos ve karşısında ona içki sunan bir genç tasvir edilmiştir.
Dionysos sağ elinde bir kantharos, sol
elinde bir sarmaşık dalı tutar. Başı
profilden sakallı olarak
gösterilmiştir. Beyaz bir chiton giymişve
üzerine kalın kumaştan chimation
giymiştir. Karşısında yer alan çıplak
olarak tasvir edilen genç ise sağ elinde bir oinochoe tutmuştur. Vücut hatları kazıma çizgiyle gösterilmiştir.
Aynı şekilde saçları da kazıma
çizgilerle buklelendirilmiştir. Bu figür VI. yüzyılın sonlarındaki çıplak
heykellerle karşılaştırılabilir. Bu gencin arkasında yine Exekias'ın çömlekçi
olarak adı yazılıdır.
Exekias'ın
en tanınmış diğer bir eseri olan karınlı amphora yine Vulci'de bulunmuş ve
Vatikan Müzesi'nde sergilenmektedir.
Yüksekliği 61 cm.'dir. Vazo üzerine hem ressam, hem de çömlekçi olarak imza
atmıştır. Konu olarak da Akhilleus ile Aiax'ın dama oynamaları sahnesi ele alınmıştır.
Solda
miğferi ve zırhı üzerine giydiği çok süslü
mantosuyla Akhilleus sol elinde çift mızrak tutar, sağ eliyle de dama
oynar şekilde tasvir edilmiştir. Sağdaki Aiax, bu kez miğfersiz ve Akhilleus
ile aynı türden zırh ve montosuyla onun oyununa karşılık verirken
gösterilmiştir. Mitolojiye göre her iki figür de oyuna o kadar dalmışlardır ki;
o sırada Troialılar'ın saldırıya geçtiklerinin farkında olmadıkları ve
Exekias'ın bunu iyi bir biçimde gösterebildiğini görmekteyiz. Figürlerdeki
süslü elbiseler sanatkarın Doğu süsleme
sanatından etkilendiğinin bir kanıtıdır. Burada figürlerin gösterdiği
sakin ifadeler de yine Exekias'ın sanatının stilini bize yansıtmaktadır.
Exekias'ın Diğer Eserleri:
1-
Boyunlu Amphora; Berlin'dedir, 1720'de bulunmuş (Vulci'den), A yüzünde Herakles
ve Aslan Mücadelesi konu edilmiştir. B yüzünde ise Demophon ve Akamas'ın
atlarını sürmesi, Onetorides Kalos Exekias Epoisen yazılıdır (540 530/525).
2-
Karınlı Amhora (B Tipi);
A
yüzü: Aias'ın intiharı,
B
yüzü: Araba içinde gençler, 530 yıllarında yapılmıştır.
3-
Klyx (Gözlü); Bunlar ilk önce Ionia'da bulunmuş ve Atinalı çömlekçiler bu tipi
buradan almışlardır .Vulci'de bulunmuştur. Kulp altlarında savaş
sahneleri, tondoda kayık
içinde Dionysos tasvir edilmiş(530-25). Exekias Epoisen yazısını
görmekteyiz.
3-
Pinax Berlin; Atina Milli Müzesi'ndedir. Cenaze töreni sırasında saçlarını
çekiştirenler konu edilmiştir.
AMASİS RESSAMI (560 525):
Bu
dönemin diğer sanatkarı Amasis'e Gelince:
Eserlerine
yanızca çömlekçi olarak imza atmıştır.
Ancak bu vazolarının üzerindeki tasvirlerin ressamının da kendisi olduğu
muhtemeldir. Bu yüzden biz onu Amasis Ressamı olarak da adlandırıyoruz.
Amasis
te Exekias gibi geniş formlu kaplar üzerinde
çalışmıştır. Figürlerinde tüm detaylara dikkat eder. Ancak figürler üçlü,
dörtlü gruplar halinde olmakla birlikte; çok
cansız bir görünüme sahiptir.
Sanatkarın
Vulci'de bulunmuş ve Cabinet des Medailles Müzesi'ndeki boyunlu amphorası 33
cm. yüksekliğindedir. Çok açık krem kırmızı tonda bir astar üzerine, boyunda
lotus palmet zinciri, omuzda ikili gruplar halinde kavga eden eden savaşçılar
asıl sahnenin altında tomurcuk süsleri, zikzak, dalgalı çizgiler ve mızrak ucu
(şua) motifleri görülmektedir. Ayrıca kulp altlarında bol kıvrımlı dallarıyla
palmet süsü görülmektedir.
Vazonun
bir yüzünde Dionysos ve Nymphalar tasvir edilmiştir. Burada solda yer alan
Dionysos, uzun saçlı ve sakallı, üzeri dalgalı düşey çizgilerle süslü uzun
elbiselidir. Sağ elinde büyük bir
kantharos tutar. Sol eli ise sanki bir şey konuşuyormuş gibi işaret
yapmaktadır. Birbirine sarılmış olan nymphalardan birinin elinde tavşan,
diğerinin elinde ise karaca yavrusu vardır. Birbirine sarılmış ellerinde
sarmaşık dalı tutmaktadırlar. Nymphaların süslü elbiseleri sanatkarın detaycı
tezyin özelliğine örnektir. Ayrıca burada nymhaların vücutlarının yapılış
tekniği, aşağıda da ele alınacağı gibi, Kırmızı Figür Tekniğinin ortaya
çıkışını hazırlayan örnekler arasında sayılır.
Vazonun
diğer yüzünde, solda Athena sağda Poseidon görülür. Amasis Ressamı ve Exekias'ın
çalışma yıllarının sonlarında yaklaşık olarak M.Ö. 525'lerde Attika'da vazo
süslemeciliğinde yeni bir teknik ortaya çıkar. Bu teknikte yapılan vazolarda
önce vazonun kırmızı astarı üzerine kontur çizgileri çizilmekte, ardından
figürler dışında kalan kısımlar Siyah
Figür Tekniği'nden tanıdığımız siyah glazur ile kaplanmaktadır. Figürlerin ve
tasvir edilen diğer motiflerin çeşitli detayları siyah parlak bir boya ile ve
çok ince uçlu bir fırça veya yazı kalemine benzer bir malzeme yardımıyla
çizilmektedir. Ancak bu çizgiler hafif kabartma şeklinde olacak biçimdedir.
Figürlerin üzerlerindeki elbise veya çeşitli bitkilerin yaprak, çiçek gibi
kısımları bazen mor boya ile yapılmaktadır. Vazo şekillerinde daha önceki dönemlerde görülen kabalık yerini daha
ince kaplara terk etmiştir.
Her
sanatta, her devrin zamanla değişen ve o çağın sanatkarları tarafından temsil
edilen bir üslubu vardır. Elimizdeki herhangi bir esrin yapımcısı
hakkında bazen hiç bir şey bilinmediği
halde, bu sanat eserinin yapımcısı hakkında
üslubu sayesinde bu eserin
zamanını ve bu esere üslup açısından
benzeyen diğer eserlerin sanatkarının diğer eserlerini de saptamak
mümkün olmaktadır. Özellikle Kırmızı Figürlü vazolar üzerindeki
insan figürlerinin hareketlerinde ve elbise kıvrımlarının yapımında
derece derece ilerlemeler gözlenebilmektedir. Çünkü Kırmızı Figür Tekniği vazo
ressamlarında her sanatkarın yeteneğine
göre kapsamlı ve homojen bir üslup hakimdir. Ressamlar birlikte çalışmışlar ve birbirlerinin ne yaptıklarını
görmüşler ve birbirlerini etkilemişlerdir."Aynı zamanda kendilerinden
önceki ressamlardan da etkilenerek, çalışmalarının ilk yıllarında verdikleri
eserlerde daha çok görülen bu olay, usta sanatçılar tarafından kendi
üsluplarını buluncaya kadar ki, olgun eserlerinde git gide azalarak, bazen de
kurtulamadıkları bazı arkaik üslup
özelliklerini de yaşatarak eserler vücuda getirirler".
PANATHENEIA AMPHORALARI
566
yılında ilk kez yürütülmeye başlayan Panatheneia şenliklerinde kazanan
atletlere amphora içinde zeytinyağı ödül olarak verilirdi. Bu amphoralar
diğerlerine göre farklı bir biçim özelliği gösterirler. Dar ancak yayvan
ağızlı, yine dar ve kısa buyunlu uzun, oval gövdeli ve dar kaidelidirler.
Kuplar boyun omuz arasına başlanmıştır ve silindirik kesitlidir. Amphora siyah
figür tekniğinde boyanmıştır. Bir yüzünde Athena tüm silahlarını kuşanmış bir
biçimde, yani Promachos, savaşta önde giden tanrıça pozunda betimlenmiştir.
Tanrıçanın hemen yanında bir dor sütun gövdesi betimi vardır ve bunun üzerinde
de bir horoz bulunmaktadır. Sütunun yanında yukarıdan aşağıya doğru bir de yazı
bulunmaktadır: TWN AQ HNHQEN AQLWN (TON ATHENETHEN ATHLON) yani, ATHENA’NIN
YARIŞMASINA (ÖDÜL). Vazonun diğer yüzünde ise, üzerine ödül konan yarışın bir
sahnesi betimlenmiştir. Bunlar, disk atma, mızrak atma, koşu, pentatlon, araba
yarışı, güreş, boks gibi yarışmalardır.
Panatheneia
ödül amphoralarının ilk örneklerinden başlayarak M.Ö. 4. yüzyıl sonlarına kadar
sürdüğü görülmektedir. Asıl özellikleri saklı kalmak koşuluyla kap biçimlerinde,
yani amphoraların görünüşünde zaman zaman değişiklikler olmuştur. Bunun gibi,
vazonun ön ve arka yüzlerindeki Athena betimi ve bir yarış sahnesi konuları da
tüm dönemlerde ve hep siyah figür tekniğinde boyanarak korunmuş, ancak bu
figürlerin üslupları dönemlerinin üslubunu yansıtır biçimde kalmıştır. Buna ek
olarak, örneğin 6. yüzyıl vazolarının birinci yüzünde tek dor sütunu
betimlenmişken, 5. yüzyılda Athena’nın her iki yanına birer sütun
yerleştirilmiştir.
Siyah
figür tekniğinin bazı tanınmış ressamları, yani Lydos, Euphiletos-Ressamı,
Leagros Grubu, Eucharides Ressamı ve kırmızı figür tekniğinde Euphronios,
Kleophrades Ressamı, Berlin Ressamı, Akhilleus Ressamı gibi ressamlar da
Panatheneia amphoraları süslemişlerdir.
Panatheneia
amphoralarının Kuban Grubu denilen ve güney Rusya’da, Ukrayna’da bulunan
örnekleri kendine özgü ince uzun formlarıyla dikkati çekerler. Bunların
üzerindeki Athena da biraz farklı betimlenmiştir.
SiYAH FİGÜR TEKNİĞİNİN SONU ve
KIRMIZI FİGÜR TEKNİĞİ:
M.Ö. VII. yüzyılın sonlarına doğru
gelişen Attik Siyah Figür Tekniği'nde boyalı vazoların en gelişmiş örnekleri
M.Ö. VI. yüzyılın ortalarında ve bu yüzyılın üçüncü çeyreğinde üç önemli ressam ile (Exekias ve
Amasis) sanatın zirvesine ulaşmıştır. Bu iki ressamın bazı sanat özellikleri
aşağıda tanıtacağımız Kırmızı Figür Tekniği ressamlarını da etkilemişlerdir.
Ancak siyah figür tekniğinin gelişen tasvir sanatı açısından bazı
yetersizlikler içermesi yeni bir uygulamaya da zemin hazırlamıştır. İşte burada
önce kırmızı figür tekniğinin keşfini hazırlayan nedenler üzerinde duralım
M.Ö.
6. yüzyılın ortalarından itibaren gelişen büyük plastik, serbest heykeller ve
kabartma sanatında bir yandan insan figürlerinin hareket ve anatomisinin
betimlenmesi ile ilgili gelişmeler gözlenirken, diğer yandan da, özellikle
kadın figürlerinin, yani kore ve diğer mitsel kadınların elbise kıvrımlarının
betimlenmesine büyük çaba harcanıyor, kıvrımların karmaşık hatları verilmeye
çalışılıyordu. Siyah figür tekniği ile çalışan ressamlar benzeri figürler ve
kompozisyonlar üzerinde çalıştıkları halde, bunların ellerindeki yapım tekniği,
söz konusu ayrıntıları vermede yetersiz kalmaktaydı. Aslında Grek seramiğinde
linear teknik -çizgi tekniği- M.Ö. 700 dolaylarında yani Protoattik evrede,
insan ve hayvan figürleri, hatta bitki süsleri için Korinth’in silüet
figürlerine karşılık, tercih edilen bir yöntemdi. Bu yüzden, Protoattik üslup
evresi boyunca, yer yer böylesi çizgi yöntemi yapılmış betimleme örneklerine
rastlamak olasıdır. İşte yukarıda ifade ettiğimiz yontu sanatındaki gelişmeler
sürerken, bazı siyah figür ustalarının da söz konusu linear tekniği, özellikle
kadın figürlerinin yüzlerini belirlemede kullandıklarını görüyoruz. İşte bu
bağlamda Amasis Ressamı’nın Bibliotheque Nationale’da saklanan bir amphorası
üzerinde, Dionysos ve Menadlar (ya da Nympha’lar) betimlemesinde, kadınların
vücutlarının, yani elbiselerinin örtmediği açıkta kalan kısımlarının geleneksel
biçimde beyaz boya ile boyanması yerine, öylece bırakılması, figürlerin yüz
ayrıntılarının fırça (yani boya dolu bir tulumdan akıtılan ve çizgi bırakan bir
alet) ile belirlenmesi, kırmızı figür tekniği için bir başlangıç sayılabilir.
Ancak şunu da belirtmeliyiz ki, siyah figür tekniği Attik seramik ustalarının
şimdilik bildikleri tek betimleme yöntemi olduğundan, bu tekniğin dışına
çıkılmasını beklemek bu zamanda henüz bir hayal olurdu. Çünkü Amasis Ressamı da
bu kadın figürlerinin siyah elbisesini, kolların dış çizgilerini yok etmeyecek
biçimde düzenlemiştir, bir başka deyişle, siyah alan ile, siyah çizgi arasında
vazonun kendi zemin zernginde -kırmızı- bir rezerv alan bırakmıştır. Böylece
sanatçı alışageldiği tekniğin kuralına ne denli sadık kaldığını da
göstermiştir. Halbuki, kırmızı figür tekniğinde usta önce figürün diş
çizgilerini belirlemekte, ardından bu dış çizgileri yok eden kalın bır bant ile
figürü çevrelemekte, daha sonra da figürü çevreleyen bu bantın dışında kalan
bütün vazo yüzeyini yine siyah boya (yani çamur) ile kaplanmaktadır. Yukarıda
Amasis Resamının uyguladığını ifade ettiğimiz siyah boyanın çizgiyi yok etmeme
anlayışı, kırmızı figür tekniğinde, figürün siyah saçı ile fonu oluşturan siyah
zemin arasında bir rezerv alan bırakarak birbirine karışmamasını sağlamak
biçiminde gerçekleşmiştir.
Bu
açıklamadan sonra Kırmızı figür tekniğinin nasıl uygulanmış olduğuna yeniden
değinelim:
Kırmızı
figür tekniğinde (siyah figür tekniğinde olduğu gibi) vazo ressamı önce
yapacağı figürlerin eskiz çizgilerini belirler, daha sonra bu figürlerin dış
çevresini yarım santimetreye yakın genişlikte bir bant ile çevreler, ardından
da figürlerin dışında kalan ve bir anlamda fon dediğimiz alanı siyah boya ile
tamamen doldurur. Yukarıda değindiğimiz gibi, saç sakal gibi, siyah bırakılması
gereken ayrıntıların fonun siyah rengi ile karışmaması için de rezerv bir alan
bırakılır. En sonunda sanatçı figürün vücut ve elbise ayrıntılarını kıl fırça
veya boyadan ince bir iz bırakan başka bir alet ile belirleyerek işini
tamamlar. Bu çalışmalar çimlekçinin kabı yapıp, bu kap bir kaç gün bekleyip
yüzeyi deri sertliğine eriştikten sonra
gerçekleştirilir. Bundan sonra pişirme aşaması gelmiştir. Bunun için kap
fırında üç aşama içinde pişirilir. İlk aşamada kap fırında...dereceye kadar
pişirilir. Bunun sonucunda kabın üzerindeki tüm yüzey kırmızılaşır. Ardından, fırının
sıcaklığı ... dereceye yükseltilir. Bu seviyede kırmızılık özellikle kalın ve
bir kaç kat boya sürülen kısımlarda koyulaşmağa hatta siyahlaşmağa başlar. Tam
bu sırada fırının kapakları kapatılarak oksidasyonun durması ve dolayısıyla bir
kaç kat boya sürülen kısımların daha da kararması sağlanır. Böylece kabın
üzerinde kalın boya-çamur sürülen yerlerde siyah boya, tek kat boya sürülen
yerlerde ise kırmızı boya oluşmış olur.
Her
sanatta, her devrin zamanla değişen ve o çağın sanatkarları tarafından temsil
edilen bir üslubu vardır. Elimizdeki her hangi bir eserin yapımcısı
hakkında bazen hiç bir şey bilinmediği
halde, bu sanat eserinin yapımcısı hakkında
üslubu sayesinde bu eserin
zamanını ve bu esere üslup açısından
benzeyen diğer eserlerin sanatkarının diğer eserlerini de saptamak
mümkün olmaktadır. Özellikle Kırmızı Figürlü vazolar üzerindeki
insan figürlerinin hareketlerinde ve elbise kıvrımlarının yapımında derece
derece ilerlemeler gözlenebilmektedir. Çünkü Kırmızı Figür Tekniği vazo ressamlarında
her sanatkarın yeteneğine
göre kapsamlı ve homojen bir üslup hakimdir. Ressamlar birlikte çalışmışlar ve birbirlerinin ne yaptıkmarını
görmüşler ve birbirlerini etkilemişlerdir. "Aynı zamanda kendilerinden
önceki ressamlardan da etkilenerek, çalışmalarının ilk yıllarında verdikleri eserlerde daha çok
görülen bu durum, usta sanatçıların kendi üsluplarını bulmasıyla ortaya çıkan
olgun eserlerde git gide azalır. Bazen de hala etkisinden kurtulamadıkları bazı
arkaik üslup özelliklerini bilerek yaşatırlar".
-Aşağıdaki
bölüm Boardman’ın ARF-Arc. Period kitabının önsözünden derlenmiştir.
Diğer
taraftan siyah figür tekniği gibi, Kırmızı figür tekniği de Attik vazocuların
ve bunların yanında çalışan ressamların ürünlerindir. Ancak siyah figür tekniğinde
resim yapan sanatçıların yoğunluğunun Attika kökenli olmasına karışın, bu kez
daha yoğun biçimde kimi Hellas’tan kimi dışardan gelen yabancı kökenli
ressamların ve çömlekçilerin Attika da çalıştıkları anlaşılmaktadır. Örneğin
Kleophrades Korinthosludur, ancak bir bölümü, örneğin Skythes İskitli, Syriskos
Suriyeli, Thrax Trakyalı gibi, adını geldikleri bölgelerden alan ressamlar, ya
da Epiktetos - yeni kazanılmış, Onesimos - yararlı, Smikros - minimini gibi
takma adlı bir çok sanatçılar vardır. Bir kısmı da tanınmış kişiliklerin,
örneğin Amasis, Midas, Makron ve batı Anadolu’da bir çok ismin önüne gelen
Herm- takılı isimler vazo ressamlarının imzaları olarak günümüze ulaşmıştır.
KIRMIZI FİGÜR TEKNİĞİ
ANDOKIDES RESSAMI (530-515):
1-
Ressamın çalışma düzenine göre önce figürlerden oluşan sahne yapılmakta,
ardından, kabın biçimine göte çerçeve oluşturulmakta, bu sırada, bazı yüksekte
kalmış uzuvlar söz konusu çerçeve hizasına denk düştüğünden, bunlar için bir
boşluk yaratılıp, uzuvların bulunduğu yerler boş bırakılmaktadır. Daha
sonraları bunun tersinin yapıldığı durumlar da söz konusudur.
Kırmızı
figür tekniği siyah figür tekniğinin en parlak döneminde devreye girdiği için,
bunun nasıl gerçekleştiği konusunda bazı yorumlar yapalım. Örneğin Geometrik
üslup da en parlak döneminde yerini Orientalizan üsluba bırakmıştır. Ancak bu
Attik atelye dışındaki bir başka atelyenin, yani Korinth atelyesinin icadıdır.
Halbuki siyah figür tekniği atelyelerinde yetişmiş ressamlar ustalıklarını
kırmızı figürlü vazolar yaparak sürdürmüşlerdir.
6.
yüzyılın son çeyreğinde bir çok ressama çömlek yapan ustalardan Andokides’in
vazolarından bir grubu, gösterdiği stil birliği yüzünden Andokides Ressamı adı
altında toplanmıştır. Ressam bir yandan yeni bir teknik olan kırmızı figür
tekniğinin bulucusu ve ilk uygulayıcısı olarak bilinirken, diğer taraftan da
siyah figür tekniği ile boyama yapan atelyelerde yetişmiş olduğundan, bu
tekniği de vazolarında hala uygulayan bir ressam olarak tanınır ve bu yüzden
‘bilungual yani iki tekniği de uygulayan ressam olarak bilinir. Dolayısıyla
Andokides Ressamı hem siyah figür tekniği hem de kırmızı figür tekniği ressamı
olarak da tanımlanabilir.
Bu
ressamın eseri olarak 14 adet amphora ve iki kase saptanmıştır ve bunlardan 6
amphora ‘bilingual’ yani bir tarafı kırmızı figür tekniğinde diğer tarafı siyah
figür tekniğinde boyalıdır. Ayrıca bir amphoranın sadece ağız kenarı üzerinde
beyaz zemin üzerine siyah figürlüdür, bir kasenin dış yüzü bu iki teknikle
boyanmış, bir tanesinin de yalnızca iç yüzeyi siyah figürlüdür. Ressamın siyah
figür tekniğinde boyadığı vazoları bir zamanlar Beazley Lysippides Ressamına
verdiyse de daha sonra bu fikrinden kısmen caymıştır, bir çok araştırmacı ise
bu fikri kabul etmemişlerdir. Burada en önemli hususlardan biri sanatçının
kırmızı figürlü sahnelerinin çok basit oluşudur. Asıl zorluk birbirine benzeyen
sahnelerin karşılaştırılması sırasında ortaya çıkmaktadır. ‘Bilingual’
Amphoralarının üçünün her iki yüzünde de aynı sahne süslenmiştir. Örneğin
Boston’daki amphoranın üzerinde betimlenen Herakles ve boğa sahneleri her iki
yüzde de aynıdır. Diğer vazolarında ise bu denli bir yakınlık olmadığı gibi
farklar daha da artar. Bu bakımdan bunların ya sanatçılarının farklı olduğunu,
ya da Andokides Ressamının bu farkı bilerek yaptığını söylemek gerekir. Bu
‘bilingual’ vazoların siyah figürlü yüzlerinin üslubu Lysippides Ressamının
üslubuna yakınlık gösterir. Siyah figürlü sahnelere ait bazı detaylar tek tek
ele alındığında, figürlerin oluşmasında kullanılan kazıma çizgilerin bir kısmı
ressamın kırmızı figürlü sahnelerindeki figürlerle uyum içinde olduğu, bir
kısmını ise ayrıldığı görülmektedir. Bu ve benzeri ayrıntılar sonucunda yine de
ressamın en azından bazı siyah figürlü sahneleri kendisinin boyadığı,
bazılarının ise başka bir elden çıktığı varsayımı üzerinde durulabilir.
Sanatçı
kırmızı figürlü vazolarda henüz elbise kıvrımlarını tam ve gerçek anlamda
vermeyi henüz becerememektedir. Buna karşılık hocası Exekias gibi zengin süslü
elbiseler yapmaktadır. Bunların bir kısmında içlerinde noktalar olan
çarprazlar, meanderler, yıldız süsleri yapmıştır. Bu betimleme örneğin üzerleri
boyalı Akropolis korelerinin elbise süsleri ile paralellik gösterir. Sarmaşık,
asma vs. gibi bitkilerin yapraklarında, veya saç sakal yapımında kırmızı-mor
arası bir boya kullanmıştır.
Ressamın
sahneleri kendine özgü konulardan, figürlerde güçlü bir ruh hali gösterir ki
nden daha çok dikka eserlerinde bir anlamda “manierist” bir üslup göze çarpar.
(Manierist, büyük ustaların eserlerini biraz çarpıtan karmaşıklaştıran
sanatçılar için kullanılan bir terimdir ve Ortaçağın sonlarında İtalya’da
kullanılan bir sanat tarihi sözcüğüdür.)
PSIAX (520-500)
PHINTIAS (525 510)
Ressamın
adı dört ayrı türde yazılmıştır:
Phintias Philtias Phintis Phitias. Ressam olarak altı kap imza
etmiştir. 3 tanesi de çömlekçi olarak görülür. Tarqunia'dan üzerinde üç
ayak için mücadele sahneli Amphora, çeşme başında gençlerin tasvir edildiği
Londra'da bulunan bir hydria, bir çömlekçi atelyösini tasvir eden Baltimor'daki
bir kylix ve Münih'te Herakles'in 3 ayak
için ve Alkyoneus ile mücadelelerini tasvir eden bir kylix. Onun çömlekçi
olarak imzaladığı üç kap bulunmaktadır. Kalos adları olarak başlıca Sostratos
Megakles adlarını kullanmıştır.
Sanatkar
Euphronios ve Euthymides adlı iki ressamın stiline yakınlık gösterir.
Sanatkarın figürleri massif kütlevi görünümlüdürler. Figürlerin anatomik
yapısıyla fazla ilgilenmiş ve figürler üzerinde soğuk bir etki yaratır.
Elbiseler sert kıvrımlara boğulmuştur. Sanatkarın işçiliği sathi ve kusurludur.
Konularını genellikle yarışmalar, günlük hayattan bazı olaylar ve çok seyrek
olarak mitoloji oluşturur.
Eserleri:
Amphora,
Vulci'den Louvre'da. 65 cm. Ön yüzde Tityos adlı devin Leto'yu kaçırmak
istemesi. Hom. Odys. XI. 580 de. Khaire Letos, Apollon, Aidos Arka yüz. Palestra sahnesi. Disk atmak üzere olan bir
figür. Mızrak atacak bir başka atlet. Her iki yanda antrenörler. Sağdakinin
elinde mızrak, soldakinde bir sopa. Omuzda kitabe Sotinos Sostratos (Kalos)
Khares
Amphora,
Tarqunia'dan. Tarqunia Arkeoloji Milli Müzesi'nde, 66 cm. Ön yüz: Herakles ile
Apollon'un üç ayak için mücadelesi. Kaidede Phintis Egrafsen. Herakles'in
saçları en detaylı bir biçimde verilmiş. Saçta boş bırakma yanında kazınma
(arkada) var. Arka yüz. Dionysos Satirler Nymphalar Thyrsos Kirpikler işlenmiş.
Cepheden yüz tasviri.
SMIKROS:520 510
M.Ö.
V. yüzyılın son çeyreğinde faaliyet gösteren ressamlardın biri de Smikros'tur.
Smikros bundan önce gördüğümüz ressamlara göre daha düşük bir sanat standardına
sahiptir.
Smikros'un
imzaladığı iki stamnos bulunmaktadır. Stamnos şekil açısından hydriaları
andırır ve siyah figür tekniği ile boyanmış pek seyrek örnek elimize
geçmiştir. Buna karşın kırmızı figür
tekniği ile boyanmış pek çok örnek bulunmaktadır. Biçim olarak iki ana gruba
ayrılan Stamnosların geniş ve dar kaideli tipleri bulunmaktadır. Hyrdialar gibi
su kabı olduklarından kulplar karına yatay olarak yerleştirilmişlerdir.
Smikros'un
vazoları üzerinde genellikle günlük hayattan alınma sahneler işlenmiştir.
Çizgileri genellikle başarıız ve karikatür veya şematik bir anlayıştadır.
Ancak bunun yanında tasvirlerinde bazı
detaylar üzerinde titiz olarak da çalışmıştır. Bu tür tasvirler daha çok
elbisenin detayları için söz konusudur. Hareketlerde de bir canlılık
bulunmaktadır.
Kalos
olarak kutsadığı isimlerin başında Antias, Eualkides, Pheidiades gelir. Ressamın faaliyet yılları olarak 520-510
tarihleri verilmektedir.
Stamnos: yük: 38,5 cm., Brüksel
Kraliyet Sanat ve Tarih Müzesi. Ön yüzde Symposion, Arka yüzde Dinosa şarap
dolduran iki figür.
EPIKTETOS (525-490):
Birçok
bakımdan Oltos erken kırmızı figürün stili ile öncüleri arasında bir bağlantı
veya alt tabakada bir devamlılığı ortaya koyar (Beazley onun Andokides
ressamının bir öğrencisi olduğunu
savunur). Bundan sonraki Kylix Ressamı Epiktetos benzeri bir geçmişe
sahiptir. Sanatının ilk yıllarında çömlekçi Andokides için bir Calyx krater
boyamış fakat sonunda küçük kablarda branşlaşmayı tercih eder ki bunlara
tabaklar (bu arkaik biçim diğer kylix ressamları gibi Paseas ve Psiax
tarafından da kullanılmıştır). Hischylos ve Nikosthenes, Pamphaios atelyesi de
dahil olmak üzere birkaç çömlekçi
atelyesinde çalışmıştır ve imza konusunda serbestir. Hemen hemen elliden
fazla vazosu üzerinde imzası kalmıştır.
Kalos adı olarak Hipparchos adını (ihtimalle asıl Hipparchos değildir vazoları biraz daha geç olarak
gözükür. Bu sırada adam çok yaşlı veya ölmüştür.) Bir tabağı üzerinde çömlekçi
ve ressam olarak imzası vardır (Bu kab akropilte bir ithafdır) böylece o çok
yönlüdür ve bir kabı üzerindeki süslemeleri Euergides ressamı ile ortaktır.
Erken
kabları Bilingual gözlü kylixlerdir. Fakat Oltos'un ilk eseri kadar ilkel
değildir. Hiçbiri kırmızı palmet yüret
motifli, kaba tam çizgilerin kullanışında
hiçbir kararsızlık yok. O bir
daire ustasıdır. Bu onun tondolarında ve
tabaklarından hatırlarız ve daha çok yanlızca içi süslü kylixlerle tanınır.
Çizgilerindeki tat ve titizlik minyatürvari eserlerinde bile Andokides
ressamının eserlerinden itibaren geçen zaman zarfında fırçaya hakimiyetin ne
kadar çabuk geliştiğini gösterir. Siyah figürün bir kendine güveni ve bir disiplini ifade eder ki eski tekniğin birkaç
uygulayıcısı hala bir araya getirilebilirdi. Kırmızı figürü çizgi ve detayları,
renklerin ve motiflerin dizginlenmiş kullanımı ile zarif bir uyum halindedir.
Baş ve uzuvlar Oltos'unkilerden daha zarif bir uyuma sahiptirler.
Adı
kendisinin imzaladığı 40 kadar kap üzerinde gürülür. Ressam olarak genellikle
kyliks ve tabaklar boyanmış, bunun yanında birkaç Hischylos'un,
Nikosthenes'in, Andokides'in vb.gibi
atelyesinde çalışmıştır. Bazı kaplarda da geç dönemlerinde imza yerine yalnızca
epoisen var. Egrafsen Epiktetos olarak konularını genellikle Dionysos ile ilgili
sahnelerde ve çok seyrek olarak Theseus ve Herakles ile ilgili olaylardan
seçmiştir. Çanakları üzerinde tek başına atlet, savaşçı, binici, koşan satyrler
ve flüt çalan figürler görülür. Kalos ismi olarak tyran Hipparchos'un adını
kullanır. Bu kişi Atina'da tyran olan Peisistratos'un oğludur; diyen bazı bilim
adamlarının görüşlerine karşın eserlerinde kullandığı bu Hipparchos adının M.Ö.
514'de öldürülen Hipparchos olmayıp, belki de onun soyundan bir ikinci
Hipparchos'tur.
Kylikslerinin
erken örneklerinin iç kısımları siyah figür teniğinde, dış yüzleri de kırmızı
figür tekinğinde boyanmıştır. Hemen hemen çağdaşı olan Kleophrades Ressamı ve
Eutymides'in etkisi altındadır. Erken eserlerinde basitlik, sadelik söz
konusudur. Figürler kesin ve dengeli çizgilerle çizilmişlerdir. Figürlerin
hareketlerinde bir canlılık ve tasvirlerde hareketin uzuvlardaki bazı
değişikliklerini gösterme arzusu göze çarpar.
Sanatkar siyah figür tekniğinin de etkisi altındadır.
Eserleri:
Kyliks:13,5 cm. yüksekliğindedir.
Londra British. M.
İç
kısımda at üzerinde bir genç. Siyah figür. Hischylos Epoisen Dışta:
Satyrler. 520 ler.
Tabak: Vulci'den Cap. 19,4. Londra
British. M.
İskit
elbiseli ve frig şapkalı bir okçu Epiktetos Egrafsen.
Tabak: Buschor'da, Vulci'den, Paris
Caiuer de Med.
Kylixler,
gözlü ve gözlü palmetli, Kantharoi, Calix Krater, tabaklar
OLTOS:(525-500):
Olthos
da Epiktetos gibi bir kylix ressamıdır. Sanatkarın imzaladığı iki kapdan onun
stili ortaya konmuş ve boyadığı diğer imzasız kaplar bu stil yoluyla tesbit
edilmiştir. İmzalı kylikslerinin birisinin tondosunda Akhilleus'un Patroklos'un
ölüsünü ele geçirmek için Truvalılarla yaptığı mücadele resmedilmiştir. İmzalı
diğer çanağı da burada ele alınacaktır.
Ressam Tleson, Pomphaion ve Chelis gibi çömlekçilerin yaptıkları kapları
boyamıştır. Kyliksler yanında bir kaç Amphora, Oinokhoe, Psykter ve bir kaç
çanak da süslemiştir. Kalos isimlerinden bir kaçı da Memnon, Simiades, Xanthos
vb. olan onbir adet kalos adı bulunur. Beazley'de 39 eseri, bunlar arasında iki
boyunlu amphorası vardır.
Çanaklar
üzerindeki konular ressamın çalıştığı zamanın modasına uygundur. Bunlar
Epiktetos ve Euphronios'un eserlerindeki konulara çok uygundur. Kylikslerin
içinde genellikle Epiktetos'ta olduğu gibi tek figürler bulunur. Dış kısımlarda
ise Dionysos sahneleri, yarış sahneleri. Eserlerinin üçte biri mitolojik
konuları resimlemiştir.
Sanatının
ilk yıllarında Andokides Ressamının stiline benzerlik gösterir. Özellikle
elbiseler üzerinde aynı süslemeleri kullanır. Kylikler içindeki figürlerde de
Euphronios'un stil özelliklerini görmek mümkündür. Ancak Euphronios için
karakteristik olan anatomik detayların gösterilmesine Oltos özen göstermez.
Sanatkarın figürlerinde birbiriyle ilişki halindedir. Kopuk değildir. Oltos'un
çalışma yılları 525-500 yıllarıdır.
Eserleri:
Küçük Nikostenes Amphorası:
Etrurya'dan, Paris Louvre M. yük: 38,5 cm. Boyunda sandalını giyen çıplak
kadınlar, karında Satyr ve Menad. İmza Pamphouos Epoiesen. Kylix Tarqunia
Tarqunia M. yük: 22,6 cm. çap: 52 cm.
EUPHRONIOS: 520-505:
Leagros Dönemi: M. Ö. 6. yüzyılın son
on yılında yapılmış vazolar üzerinde en çok rastlanan Kalos adı Leagros'dur.
Tarihi
kaynaklardan Leagros'un M.Ö. yaklaşık 525 yılında doğduğu ve daha sonra
başkomutan olduğu ve M.Ö. 465'te de öldüğünü öğrenmekteyiz. İşte bu kişinin adı
M.Ö. 6. yy. son on yılında vazolar üzerinde Leagros kalos olarak geçer ve bu
adın yazılı olduğu döneme de seramik literatüründe Leagros Devri adı verilir.
Leagros
dönemi vezo sanatında bir çok yeniliklere
sahne olmuştur. En başta bazı yeni vazo şekilleri ortaya çıkar: Bu
dönemde ortaya çıkan kalpis bir hydria çeşididir. Kalpisler de hydrialar gibi
iki karından yatay ve bir de omuzda dikey olmak üzere üç kulpludur. Profilinde
hiç bir kesin dönüşler bulunmaz ve bu bakımdan hydrialardan ayrılırlar. Bir
başka kap çeşidi de psykterdir. Psykter şekil olarak uzun boyunlu, geniş ve
yuvarlak karınlı ve oldukça yüksek kaidelidirler. Bu kaplar içine konan içkiyi
soğutmada kullanılmaktaydılar. Yine bu dönemde deriden yapılmış bir torbayı
andıran Pelikeler ortaya çıkmıştır. Pelikelerin de amphoralar gibi iki kulbu
bulunmaktadır. Ancak bunlar da boyun çok kısa ve herhangi bir profil yapmadan
geniş karına bağlıdır. Erken dönem Pelikelerin geniş karınlı olmalarına karşın M.Ö. 4. yüzyılın sonlarına doğru karın
incelir ve boyun daha belirgin hale gelir. Bu dönemde daha eskiden kullanılan
amphora, hydria, krater ve kylikslerin de profillerindeki sertlikler yavaş
yavaş ortadan kalkar ve ayrıca kulpları burmalı amphoralar ortaya çıkar.
Süslemelerde
geliştirilen bazı yeni teknikler daha sık kullanılır hale gelmiştir. Bunların başında figürlerin siyah boyalı saç
ve sakal gibi detayların siyah zeminden
ayrılması için boş bırakma tekniğinin daha sık olarak kullanıldığı
görülür. Leagros döneminin en başta gelen ressamlarından biri Euphronios’tur.
Euphronios hem ressam hem de çömlekçidir. Çeşitli kazılar da ele geçen imzalı
17 eserinden beş kap üzerinde ressam,
17'nin üzerindeki kap üzerinde de çömlekçi olarak imzası bulunmaktadır. Bunların
5'inde egrafsen, 10'u üzerinde epoisen. Çömlekçi imzalı vazoları ressam
imzalılardan daha geçtir. Bunlar aynı elden çıkmamıştır. Bunların başka bir
Euphronios tarafından yapıldığı savunulur. Geri kalan kaplar üzerinde ise bir
fiil yoktur. Çömlekçi olarak imza attığı bazı kapları: Panaitios ressamı,
Pistoksenos Ressamı ve Onesimos tarafından süslenmiştir. Çömlekçi olarak
Kahrylion, Euxitheos imzaları var.
Ressam
olarak süslediği başlıca kaplar volütlü krater, kalyx krater, stamnos, pelike, hydria, psykter ve çanaklar
kylikslerdir. Leagros kalos yanında, Kefisodoros, Antias, Philiades isimleri de
bulunmaktadır. Boyadığı/Xenon, Melos/kap türleri 5 kalyx krater, l volütlü
krater, 2 stamnos, 2 boyunlu amphora, 2 pelike, l hydria, 2 psykter, 5 kylix, l
skyphos, l tabak. Vazoları üzerinde atletlerle ilgili sahneler, törenler,
Herakles ile ilgili mitolojik sahneler, Dionysos satyr eğlenceleri ve Peleus
Thetis ile ilgili sahneleri tasvir etmiştir.
Figürlerinin
tasvirinde ilk bakışta Euphronios, Andokides ressamının bir takipçisi gibi
görülür. Ancak ressam tümüyle kendi kişisel sanatının hakim olduğu bir
tasvir anlayışına sahiptir. Bu zamanda
ressamlar figürlerin anatomileriyle fazlasıyla ilgilenmişler ve bunu tasvir
etmede büyük çaba harcamışlardır. İşte Euphronios'un figürlerinde de bu çabanın
ürünlerini görmek mümkündür. Bu eğilimde 6. yüzyılın sonlarında heykeltraşlık
eserlerinde görülen aynı çalışmanın etkisini gözden uzak tutmamak gerekir.
Figürlerin hareketlerinde bir serbestlik söz konusudur. Bu durumda hareket eden
organların tasvirlerinde bazı yenilikler göze çarpmaktadır. En başta figürlerde
derinlik sağlamak amacıyla vücut organlarının yapımında bazı kısaltmalar yapma
gereği doğmuştur. Figürlerin bu şekildeki tasviri aynı zamanda onların belli
bir hacim içerisinde bulunduklarını göstermede
de yararlı olmuştur. Euphronios'un figürleri güçlü bir vücut yapısına sahiptir.
Buna rağmen hareketlerde vücut ile uyum sağlanmıştır.
Eserleri:
l. Kalyx Krater: Cerveteri, H. 46 cm.
D. 55 cm. Paris Louvre M. Ön yüz:
Herakles Antaios Mücadelesi, üstte Euphronios egrafsen yazılıdır. Arka yüz:
Gençler. Flüt çalanlar. Leagros kalos, Melas kalos. 510-505
2. Kalyx Krater: Capua'dan. H. 35 cm.,
D. 44,5 cm. Berlin. Her iki yüzde de atletler. Leagros kalos. 505-500
3. Volütlü Krater: Baccio Kolleksiyonu. Arezzo
Müzesi. H. 60 cm. Omuzda: eğlenenler Karında Ö.ı.A.ı. Herakles Amazon
Mücadelesi 500
4. Kylix, Atina'dan, Atina Milli M.,
Resim alanı y.12,6 cm. Pelelus ile Thetis'in düğünü.
5. Kylix, Münc. Vulci'den, içte atıl
Herakls, dışta Geryoneus mücadelesi.
6.Psykter, Leningrad. Cerveteri'den,
Symposion, Hetare.
EUTHİMIDES:520-500:
Euphronios'un
rakibidir, fakat aynı zamanda arkadaşıdır. Öncü grupda yol olarak biraz
daha genç fakat onun taklitçisi değil, buluşta ve işçilikte onun eşidir. Onun
sanatına değişik yönden bir yaklaşımı
vardır. Onun dostluğunun zekice bir gösterisi olarak linear anatominin bir tour
de ffource'un yanına yazmış olduğu Euphronios'un asla başaramadığı ibaresindedir. Ve onun serbest bazen
etkileyici olarak anatomik detaylar için kullandığı inceltilmiş boya ile
yaptığı detaylar figürlerini bir heykel havasına büründürmüştür. Yazıtlar konusunda serbesttir. Yedi kere
adını yazmıştır. Babasının adı ile üç kere
(Heykeltraş Pollias) diğer özdeyiş ve ifadeler ile birlikte.
Figürleri
Euphronios'unkilerden daha ağır ve dolgundur. Genellikle figürlerinin saçını
fondan kazıma ile ayırır ve kabartmavari bukleler görünümü vermek ister. Boya
ile belirtmekten çok çizgi ile tasviri tercih eder. Gözbebeklerinin bir kısmı
yanlızca bir fırça darbesi ile verilmiş, kulaklar basit ve merkezde bir çıkıntı
veya bir çengel, kalçanın çökük olan yanlarının belirtilmesi, bacakların uzun
ve yassı, parmaklar rubbery, elbise boyunun arkasında katı kıvrımlar
halindedir. Bitki süslerinde çok az lotus çiçeği bulunur ve bunlar birbirinden ayrılmıştır. Ressam daha çok a
tipi karınlı amphoraları kraterlere tercih etmiştir. Bir volütlü kraterinde
Euphronios'un zıttı olarak figürleri karına değil boyna yapmıştır. En güzel
eserleri Münih'tedir. Bunlardan birinde; Hektor'un silahlarını kuşanması ve
ebebeynlerinin onu seyretmesi tasvir edilmiştir. Bazen figürleri veya bunlara
ait bir parça bordüre sarkar. Fakat burada üst bordür daha az beceriklice
kırılmıştır. Mükemmel olmayan bir
tasvirde Hektor'un profilden verilen başının cepheden verilen gövdesi ile birleşmesidir. Fakat vazonun arka yüzünde
ressamın dans eden figürü başarılı bir şekilde 3/4 yandan ve arka kısımını
göstermesini başarılı bir şekilde tasvir ettiğini görüyoruz. Aynı sahnede sağda
dans eden figürün sol bacağının da aynı başarıyla tasvir edilmesini beklerdik.
Eğlencenin lideri soldadır ve bir Komarchos olarak sınıflandırılmıştır. 34. resimde Helana'nın
Theseus'a yumuşak bir şekilde karşı koyması da ilginçtir. Korone onu yakalamak
istemektedir. (Her ikisinin de ismi kazara yer değiştirilmiştir) ve Peirithoos
vazonun arkasına isabet eden tarafa doğru bakmaktadır. Burada bir yaşlı adam ve iki normal genç
kendi yaş ve cinslerine göre dağılmaktadır.
Eutymides'in
burmalı kulplu ve tek figürlü amphoralarından biri bir satyr ve genç
tasvirlerine sahiptir. Bir psykter
üzerindeki güreşçiler tasvirinde 3/4 dönüşlü bacağı orta çizgisi ile
belirtirken asıl çizgileri yandan, profildendir. Cepheden yaptığı yüzlerde
eskinin özelliklerinin tekrarlandığını (Fülütçü tasvirindeki gibi 35,
Euphronios'un içki içeni gibi, 25).
Kırmızı
figürlü vazoların arkaik dönemin son büyük ressamlarından biri de
Euthymides'tir. Kendisi doğma büyüme Atinalıdır ve eserlerinin birinin üzerinde
"Polios oğlu Euthymides" diye
ve ressam olarak Pollias imza atmıştır. Polias Pausanias'dan öğrendiğimize göre
Atina'lı bir heykeltraşın adıdır. Ve bazı bilim adamları Euthymides'in
figürlerinin heykelleri hatırlatması noktasından hareket ederek bu Polias'un
Euthymides'in babası olduğunu
savunurlar. Kendisinin vazolarını kendi atelyesinde imal ettiği Atina
Agorasında bulunan bir silindir mühürden anlaşılmaktadır.
Sanatkarın
çalışma yılları 520/515-500 olup, imzalı 7 vazosu ele geçmiştir. Bu zamanın
diğer önemli ressamlarından yakın dostu olan Phintias'ın etkisi onun
eserlerinde pek az da olsa görülür.
Phintias'ın da kullandığı kalos Megakles adını Euthymides de kullanır, aynı
zamanda Euthymides'in figürlerinde görülen heykel görünüş açısından da Phintias'a yaklaştırılabilir. Ressam çok çeşitli biçimde
kaplar süslemiştir. 8 ammphora, l psykter, l pelike, 5 hydria, 2 kyliks, 6
tabak, l volütlü krater başlıca vazo tipleridir. Bunlardan 6 vazo üzerinde
imzası bulunmaktadır.
Konu
olarak atletler, satyrler, veda sahneleri, mitolojik sahneleri seçmiştir.
Sanatı daha önce Euphronios'da gördüğümüz dönemin özelliklerine benzer. Yani
figürlerin hareketlerinde daha serbest ve hacimlilik Euthymides'de de görülür.
Hatta kendisi bir vazosu üzerinde "Euphronios bu kadar yapamazdı"(Ho
soude pote euphrion) yazılıdır. Bu ifade ile kendisinin Euphronios'dan daha
önemli olduğunu söylemek istediğini savunanlar
yanında bu ifade ile Euphronios kadar usta bir ressam olduğunu da
anlatmak istediğini savunanlar vardır. Figürler genelde sakin duruşludurlar.
Beazley ise deminki ifadede daha çok bir meydan okuma olarak görür. Figürlerin
hareketlerinde derinliği sağlamak üzere Euphronios gibi kısaltmalar yapmıştır.
Vazolarında kalabalık sahnelere yer vermez. Figürlerin özellikle başlarını
büyük ve iri olarak yapmıştır. İri vücut yapmak onun başlıca kompozisyon özelliğidir. Bu bakımdan
genellikle 3'lü figürler görülür. Aynı zamanda çoğunlukla bu figürler sahneyi
çerçeveleyen süsleri de taşar. Bu özellik kısmen Phintias'da da görülmekteydi.
Sanatkarda hala siyah figür tekniğinin biçim zenginliğinin izleri yanında daha
önemli olarak kırmızı figür tekniğinin olanaklarını da çok iyi bir biçimde
kullanmıştır. Böylece figürlerin anatomik detaylarını, elbiseleri daha iyi bir
biçimde resmetmiştir.
Figürlerin
dinamik yapısı ve kompozisyon bütünlüğü sanatkarın bir özelliğidir, ancak
Euphronios bu bakımdan daha zengin örneklere sahiptir. Amphora, Vulci'den. Münc. Küçük Sanat Eserleri M., y.57,5 cm., l.
Theseus'un Korone'yi kaçırması, Phintias'ın Tityos’un Leto'yu kaçırması. Solda
Peirithoos Helena. 2. Sakallı bir figür. Arkasında yaşa Theseus. Korenin koşan
iki nedimesi. Ortada ön kısımda eudontemon, gördüm, koşalım ibaresi, imzasız,
510. B Amphora , Vulci. Aynı M. 50 cm. Münich.
l. Hektor'un Vedası. 2. Dans eden adamlar, 500. C. D. Kalpis. Amhpora.
Buschor'dan E. Psykter, Güreşenler, Vatican.
KLEOPHRADES RESSAMI:
Geç
arkaik dönemin yenilikçi ressamlarından biri de Kleophrades Ressamı'dır.
Ressamın yanında çalıştığı Kleophrades adlı çömlekçinin adını Paris'te bulunan
bir kyliks ve Berlin'de bulunan bir Pelike üzerinde görmekteyiz. Paris'te
bulunan kyliks üzerinde Amasis oğlu Kleophrades adı bulunmaktadır. Buradan
ressamın arkaik siyah figür tekniğinde çalışan Amasis ressamı ile bir
yakınlığı, onun oğlu görüşü ileri sürülmüştür. Berlin'de bulunan Pelike'nin de
ressamı olarak Epiktetos adı görülür. Bu bakımdan daha önce ele aldığımız
Epiktetos'un sitili ele alındığında Berlin'deki bu pelikenin ressamının bir
başka ressama ait olduğu ortaya çıkar.
Kleophrades
Ressamı döneminde revaçta olan bir çok kap tiplerini boyamıştır. Daha çok
süslemelerini rahatlıkla yerleştirebileceği geniş hacimli kapları tercih
etmektedir.
Ressamın
tercih ettiği konuların başında aletler, evinden ayrılan savaşçı sahneleri,
Theseus, Herakles ve Dionysos ile ilgili mitolojik sahneler oluşturmaktadır.
Ressam
bir çok bakımlardan Euthymides'in sanat stilini yansıtmaktadır. Euthymides gibi
Kleophrades'in figürleri de heykel görünümlüdürler. Ancak sanatkar figürlerin
detaylarını belirtirken mümkün olduğu kadar azaltmalar yapmıştır. Tasvir açısından da sanatkarda bazı atılımlar ve
yenilikler görülmektedir. Başarılı olamamakla birlikte figürlerin yüzünü
3/4'lük dönüşle tasvir etmeğe çaba sarfetmiştir. Sanatkarın bir başka yeniliği de göz bebeklerini göz
pınarına iyice yaklaştırmıştır. Burun kanatlarını kıvrık bir çizgi ile tasvir
etmiş aynı zamanda boynu üst kısmında çene uzantısını belirginleştirmiştir.
Sanatkar kalabalık sahnelerde derinliği çok iyi bir biçimde görterebilmiştir. Figürleri heyecansız, sakin
görünümlüdür. Bu bakımdan daha çok dramatik konuları ele almıştır ki bu
konudaki tasvir başarısı daha sonraki ressamlara da etki etmiştir.
Ressamın
stili ele alındığında onun yirmi yıla yakın bir süre çalışmış olduğu görülür.
M.Ö. 500-480.
Eserleri:
1. Kalyx Krater: Tarqunia'da bulunmuş.
T. Müz. y. 45 cm. Ç. 48 cm. Sporcular Hakim. Önünde Kalos ei / sen güzelsin,
değerli. M.Ö. 500.
2. Sivri dipli amphora Vulci'den . Münc. Eski Küçük Sanat Eserleri Müzesi.y.56 cm. Karalı çizim
çok renkli, 500.
3. Hydria: Nola'dan Napoli Milli Müzesi
42 cm. Zeus Herkaios altarı üzerinde Priamos kucağında Hektor'un oğlu Astyanax
Priamos'a kılıcını savuran Neoptolemos (Akhilleus oğlu) en sağda bir taşın
üzerine oturmuş yaşlı bir kadın Aithra (Theseus'un annesi, Helena'nın
hizmetçisi olarak Troja'ya gelmiş) Sahnenin en solunda Aeneas babası Anchises
oğlu Askanios Sağa doğru yerde Helena Athena heykeline sarılmış, kocası
Menelaus onu saçlarından çekiyor. Bu iki figür Oileus oğlu Ajax ve Kassandra
M.Ö. 480 eserde figürler canlı ve sanki birbirleriyle konuşuyorlarmış gibi.
4 Lutrophoros: Attika'dan Louvre 81 cm.
Cenaze sahnesi 480.
5. Amphora (karınlı): Vulci'den,
Münich. A: Savaşçının Veda Sahnesi. B: Boksörler. Ağız kenarında, siyah
figür; A: Araba, atlılar ve gençler B:At üzerinde karaca avı M.Ö. 500.
Kapak üzerinde
6. Boyunlu Amphora (burmalı kulplu),
Vulci'den, Münich. A: Herakles B: Centauros 480 dolayı.
bundan sonrası 4. sınıflar için
AKHİLLEUS
RESSAMI:
Akhilleus Ressamının adı şimdi Vatikan müzesinde
bulunan ve üzerinde Akhilleus ile Briseis’in betimlendiği bir amphoradan alır.
Sanatçı çeşitli tipdeki kapları bu arada bu dönemde çok tutulan bir kap formu
olan lekythoslar süsleyen bir kişidir. Özellikle sayısız örnekleri olan beyaz
zeminli lekythosları çok ilginç özellikler taşır. Kırmızı figürlü
lekythoslarındaki eskiz üslubuyla yaptığı çalışmalara karşın, beyaz zeminli
lekythoslarında kişi üüzerinde derin etki uyandıran bir üslup dikkati çeker. Bu
yüzden sanatçı farklı kişilikler sergileyen bir ressam oldrdk ortaya çıkmıştır.
Erken eserlerinde daha çok Berlin Ressamı’nın
üslubuna yakın olan ve erkek figürlerinde anatomiyi dikkate alan ve özellikle
grup betimlemelerinde onlara anıtsallık kazandıran özelliklerini anımsatır.
Daha sonra bu üslubun etkisinden kurtulmuş biçimde, kendi biçimsel betimleme
anlayışını ön plana geçirir. Vatikandaki amphora üzerinde bu özellikleri görmek
olasıdır. Geç döneminde ise yeniden ilk safhasındaki Berlin Ressamı etkisine
yeniden dönerek, sahnede figürlerini izole eden ve çağdaşı diğer sanatçıların
figürlerinde olduğu gibi, heycansız, ağır, durgun zengin tipler yapar. Cenaze
için adanan Lekythosları üzerindeki sahnelerde, ağıt yakan kadınlar, savaşta
ölen asker gibi konular işlenmiş olup, bunlar mezar betimleme sanatının
etkileyici üslup özelliklerini yansıtır.
Sayısız lekythosları üzerindeki betimlemelrinde aynı
zamanda Pheidias’ın da kardeşi olan ve kardaşi ile aşağı yukarı aynı zamanlarda
çalışan ve Stoa Poikile’de Mikon tarafından başlananan Amazonamachie konulu resmi
bitiren Panainios’un üslubunu hissetmek olasıdır. Bu bakımdan Akhilleus
Ressamı’nın Pheidias’ın yakınında olan bir sanatçı olduğu da ve onun özellikle
tek başına figürlerinde görülen üslubundan etkilendiği söylenebilir.
Kırmızı
figürlü vazoları üzerinde her zaman görülebilen, örneğin savaşçının vedası gibi
konuları seçmiştir. Bu konuların seçiminin altında yatan neden bu sıralarda
yani Perikles ve Kimon (M.Ö. 460-440) döneminde bir anlamda dünyaya hükmeden
Atina’nın günlük yaşamından bir kesit verilmesidir.
Süslediği kaplar arasında Lekythoslar ilk sıradadır.
Amphora, Pelike, Stamnoslar bunu izler. Bu kapalı kaplar üzerinde Berlin
Ressamında da olduğu gibi, sadece en fazla iki figürden oluşan betimlemeler
görülür. Bu yüzden örmeğin mitolojik konulardan seçerken fazla figürlü olmayan,
örneğin Euphorbos-Oidipus, Eos ve Kephalos, Oidiphus ve Sfenks, olayları resmetmiştir. Triptolemos, Dionysos
ve Mendlar.
Eserleri:
1- Beyaz Zeminli Lekythos: Y.: 36,7 Özel koleksiyonda, Sağda Musa olarak
Helikon’a götürülmüş, oturan ve elinde bir lir tutmakta, üzerinde sulandırılmış
aşıboyası ile boyanmış ve sarımsı bir renk almış olan bir Chiton giymiştir,
başında kırmızı - mor arası bir renkte bir başbağı var, oturduğu kayalığın
üzerinde grekçe HELIKON yazısı görülüyor. Yerde ise bir küçük kuş
betimlenmiştir. Bu Musa’nın karşısında, ayakta ölen bir Musa betimlenmiştir.
Yine üzerinde uzun bir chiton ve manto bulunmaktadır. Sağ eliyle sanki yeri
gösteriyormuş gibi bir hareket yapmaktadır.
Yukarıda iki figürün arasında AXIOPEITES KALOS ALKHIMOKHOS yani
Alkhimokhos oğlu Aksiopeithes’e armağan yazısı bulunmaktadır.
2- Amphora: Vulci’den, Vatikan Museo Gregoriano
Etrusco; Y.: 60 cm.; Amphora biçim bakımından hala arkaik özellikle geç siyah
figür tekniği amphoralarının özelliklerini göstermektedir. Vazonun her bir
yüzünde yakata biere figür yapılmıştır. Bir yüzde Akhilleus, diğer yüzde ise
Briesei bulunmaktadır. Akhilleus’un adı yanına yazılmıştır. Kahtamanın saçları
boynu açıkta bırakmakta ve bukleli, elinde mızraklarını tutuyor, üzeri zırhlı,
zırhın üzerinde göğüs hizasında bir Meduza başı betimlenmiş. Elimda Chlamys’ini
tutuyor, üzerinde ise kısa etekli bir chiton vardır. Briseis ise peploslu,
saçları sakkos’un içindedir. Başını Akhilleus’a doğru çevirmiştir. Elinde bir
oinochoe ile bir kase tutuyor.
Özellikle Akhilleus bu yani Pheidias döneminde
geçerli olan Klasik ideal tipte, yani genç, güçlü ve kahraman olarak
betimlenmiştir.
MEİDİAS RESSAMI:
Çömlekçi
olarak imzaladığı ve Londra’da British Museum’da sergilenen bir hydrianın stiline benzeyen bir grup vazo bu ressama
verilir. Bununla aynı üslupta yapılmış 4 hydria , 4 lekythos, iki lekanis, 2
pyksis, ve 1 oinochoe bu çömlekçinin adıyla zikredilen bir ressam tarafından
boyanmış olmalıdır. Ressamın kimliği hakkında herhangi birşey bilmiyoruz; belki
de çömlekçi Meidias ile aynı kişidir. Üslubu biraz daha önce yaşamış olan
Eretria Ressamının üslubu ile yakınlık gösterir. Ressam konularını mitolojiden,
özellikle Aphrodite, Eros, ve Dionysos en yaygın konularını oluşturur. Kadın ve
genç kız motiflerini ise, onları süslenirken, dans ederken gibi pozlarda
yapmıştır. Sahnelerinde süslü yazılara ve kompozisyonun zenginliğini artıran
süslü bitki motiflerine de yer vermiştir. Bu süsler bundan sonraki 4 yüzyılda
çok yaygın olarak vazo üzerindeki sahneleride yerini alır. Erkek ve kadın
figürlerinin betiminde Pheidias üslubuna ait idealizmin hala sürdüğünü
görmekteyiz. Bunlardan kadın figürlerinin beyaz ve altın sarısı renklerle
güçlendirilen süslü takıları onları zengin birer figür konuma getirmiştir.
Böylece 5. yüzyıl idealizmine ek olarak zenginliği de vurgulanmıştır.
Sahnelerde çocok Eros figürleri de bu dönemde Eros’un vazo figürleri arasında
yerini almaya başladığını gösterir ki, özellikle 4. yüzyılda Aphrodythe,
Dionysos ve Herakles gibi Eros da ilgili ilgisiz kompozisyonlarda yer alan
figürlerden biri olur. Kompozisyonlarında derinliği artırmak için yaptığı
kısaltma denemeleri yanında, perspektif arayışları da dikkati çeker. Taşozlu
Polygnotos’tan beri süren bu derinlik ve hacimlendirme uygulamalarının ulaştığı
durumu görmek bakımından önemli bir Ressam olarak karşımıza çıkan Meidias
Ressamı, aynı zamanda sonraki 4. yüzyıl ressamların üzerinde oluşturduğu
etkiyle de önemlidir. Meidias Ressamı bu dönemde en parlak örneklerini
gördüğümüz sembolizm açısından da değerlendirilmesi gereken bir ressamdır. Pano
resim sanatının bu dönemdeki ustaları olan Parrhasios ve Zeuksis’te karşımıza
çıkan bazı sembolleştirilimiş kişiliklerin, örneğin Hygeia’nın Sağlığı,
Paideia’nın Sanatı ve Bilimi, ya da Peitho’nun Güvenilirliği temsil etmeleri
Ressamımızın betimlemeleri arasındadır.
Eserleri:
Londra’daki Hydria:
Y. 52: Üst frizde Aphrodythe’nin kutsal yapısından
Leukippos’un kızlarının Dioskurlar tarafından kaçırılması betimlenmiştir.
Sahnenin alt kısmında Aphrodythe bir altarın yanında oturuyor sol kenarda ise
Zeus elinde mızrağı ile betimlenmiş; yazıtlarda adları yazılı olan Leukippos’un
kızları Hileira ve Eriphyle’dir.
Bunlardan alttaki frizde Hesperidlerin bahçesi, Chrysosthemis,, Asterope,
Hygeia, Klythios, Lipara, Herakles, Ialaos. ve Troya savaşın katılan diğer
kahramanlar. (410)
Florensa’daki Hydria:
Y.: 47 cm. Sanatçının bu eserinde karın üzerinde
merkezi kompozisyon oluşturmak üzere bir defne dalının oluşturduğu yarım daire
biçimindeki alanda Aphrodythe’nin ödül olarak sürekli gençlik içinde yaşamakla
ödüllendirdiği Phaon ve onun karşısında, Demonassa yeralmıştır. Yanda Himeros
üstte Aphrodythe’nin bindiği bir arabayı çeken Pothos ve Himeros
betimlenmiştir. Phaon’un solunda Nymphalar Leura ve Chrysogeneia. Pothos ve
Himeros’un altında Nympha’lar Hygeia ve Eudaimonia(Şanslılık), solda Pannychia
(Gecelik) ve Erosara (sevgi isteyen). Sahnede figürlerin zenginliğini artıran,
küpeler, bilezikler, kolyeler ve diademler, kanatlar beyaz ve altın sarısı
renklerin oluşturduğu bir bütünlük içinde verilmiştir. (410).
Kaynakça gösterilirse sevinirim
ReplyDelete