Roma
Cumhuriyet ve İmparatorluk Dönemi’nde mahkeme salonu, ticaret ve halk toplantı
salonu olarak da kullanılan yapıdır. Genellikle agoraların bir kenarı boyunca
yer alırlardı. Çoğu kez iki kat seviyesinde,dikdörtgen bir plana sahip olan
bazilikalar hukuki işlerin dışında borsa spekülatörlerinin,toptancıların,
bankerlerin kullanabildikleri yapılardı. Bazilikanın bir diğer işleviyse
hükümet konağı olarak kullanımıydı. İkincisi kullanımı haç
şeklindeki orta alanı ve koridorları olan kilise plan tipi ve son olarak
resmi törenler için Papa tarafından yetkilendirilen büyük kilise. Roma Döneminde, yargı ve ticaret
amacıyla
kullanılan, çoğunlukla üç bölüme ayrılmış; yarım, dairesel bir ya da iki apsisi
dikdörtgen bir planı olan yapı, toplantı
salonu hizmeti de verir.
Bazilikanın
bir diğer tanımı ise üstü kapalı dikdörtgen biçiminde, içte bir ya da çift
sütun dizileriyle nef ve koridorlara bölünmüş apsisli ya da apsissiz yapılara
denir. Roma mimarisine özgü bir yapı tipi olan Bazilikalar çok işlevli
yapılardır.
Roma Dönemi Bazilika Örnekleri
The Basilica of Maxentius
and Constantine (Basilica Nova) |
Pompeii |
Roma Ulpia |
Anadolu’da
Roma egemenliğinin öncesinde de köklü bir mimari anlayış ve gelenek oluşmuş
durumdadır. Kanonik formlar ve ölçüler yüzyıllar boyunca yerleşmiş ve
kullanılmıştır. Bölgenin Roma egemenliği
altına girmesi ile birlikte bu mimari miras tamamen terk edilmemiş fakat
değişime uğramıştır. Roma egemenliği altında Anadolu‟ya gelen sadece yeni
inşaat teknikleri değildir; aynı zamanda yeni fikirler ve formlar da gelmeye
başlamıştır. Bu yeni fikirlerden olan bazilika mimarisi de aynen alınıp
kullanılmamış, taklit edilmemiştir. Onun yerine yeni fikirler daha eski
gelenekler ile harmanlanmış ve ortaya yeni bir form çıkarılmıştır. Romalı bir
fikir olan bazilika yapısı, Hellen mimari geleneğinin devamı olarak inşa
edilmiş ve sonuçta ortaya, Hellen ve Romalı düşünce ve formlarının uyumlu
birlikteliğinin bir sonucu olan Asyatik bazilikalar çıkmıştır. Asyatik Bazilika
ifadesi Stinson tarafından kullanılmıştır. Batı Anadolu kentlerinde görülen bu
tip bazilikalar, Roma Bazilikasından gelişmiş olmasına rağmen Kıta Yunanistan
ve İtalya’da ki bazilika örneklerinden farklıdır. Batı Anadolu’da yaygın olan
geleneksel yapı formları ve anlayışı terk edilmeyerek mimari geleneğin
devamlılığı sağlanmıştır. Asyatik Bazilikaların, Batıdaki örneklerinden
ayrılmasını sağlayan, ortak özellikleri ince, uzun oranları, yapının bir ya da
iki ucuna eklemlenmiş dikdörtgen mekanlar ve Batı bazilikalarında görülen,
yapının dar uçlarındaki sütunla çevrilmiş alanların, ambulatorium olmayışıdır. Bunun sonucunda da her iki uçta
bulunan dikdörtgen mekanlar yapının ana alanından koparılmamış ve böylece en
azından orta nefe hakim bir konuma yerleştirilmişlerdir.
Geç Antik Çağ’da ''BAZİLİKA'' Kavramı
Hıristiyanlık
İmparatorluğun resmi dini olur olmaz, hem işlevsel hem de simgesel açıdan
kamusal tapınmaya uygun bir yapı tipinin tasarlanması sorunu ortaya çıkmıştır.
Büyük kitleleri barındıracak ve ayinleri yapacak kapalı mekanlara gerek
duyuluyordu. Eski tapınak formunun kullanılmayacağı açıktı. Bu durum İki yönden
uygun değildi. Birincisi bu yapılar
büyük insan topluluklarının içine alabilecek iç mekanlara sahip değildi.
İkincisi Pagan tanrılarına ve Roma imparatorlarına dair simgelerle doluydu. Bu yüzden kilise yetkilileri din dışı kamu
yapılarına yöneldiler. Dolayısıyla büyük halk topluluklarını içine alabilecek
yapı tipi olan Bazilikaya yöneldiler. Bazilika başlangıçta
kamusal toplantılar için tasarlanmıştı; dünyevi adalete bağlı adil yönetimin
simgesi olması nedeniyle olumlu bir simgeydi. Ayrıca eksenli mekan
organizasyonuna sahip olan bazilika ilginin sunak üzerinde odaklanmasını
sağlayan bir yapı tipiydi.