İ.Ö. 547 yılında
Lidya Devleti'nin ortadan kalkması ile birlikte Anadolu iki yüzyıl süreyle Pers
egemenliğine altında yaşamını sürdürür. Persler kurdukları Satraplık sistemi
ile kentleri denetimleri altında tutmuşlardır. İmparatorluk düzeyinde Satraplık
sayısı 23'ü buluyordu. Satraplıklar-Eyaletler kendi içinde küçük
satraplıklara-vilayetlere bölünmüştü. Bu vilayetlerin sayıları 127'ye
çıkıyordu.
Bu bölünmeye göre
Anadolu'da şu yeni satraplıklar kuruldu:
Yauna
(İon) Satraplığı: Anadolu'nun batı kıyı bölgesinin tümünü,
Aiolia'dan Karia, Likya ve Pamfilya'ya kadar uzanan kıyı kesimi kapsamaktaydı;
hazineye yılda 400 talent gümüş vergi vermekle yükümlüydü. Sonraları Karia ile
Kilikia arasındaki kıyılar bu satraplıktan ayrıldı.
Sparda
(Sardes) Satraplığı: Mysia, Lydia, Lasonia, Kabalia ve
Hygennia'yı içine alıyordu; vermekle yükümlü olduğu yıllık vergi 500 talent
gümüştü.
Daskyleion
Satraplığı: Frigler, Anadolu Thrakları, Paflogonlar,
Mariandyler ve Kappadoklar yani Anadolu'nun tüm kuzey kıyısı, Çanakkale Boğazı
ve Marmara Denizi'nin güney kıyılarındaki yunan kentleri, iç kesimdeki Frigya
ve Kappadokia da bu satraplığa bağlıydılar; yükümlü olduğu yıllık vergi 360
talent gümüştü. Daha sonraları bu çok büyük satraplık Hellespontus Frigya'sı, Büyük
Frigya ve Kapatuka (Kappadokia) satraplıkları olmak üzere üçe ayrıldı.
Kilikia
Satraplığı: Anadolu'nun Toroslar'dan Akdeniz'e kadar
uzanan kesimini kapsıyordu; vermekle yükümlü olduğu yıllık vergi, günde bir
adetten 360 beyaz at ve 500 talent gümüştü. Bunun 140 talenti Kilikia'daki Pers
Süvari Garnizonu'na kalıyordu. Önceleri Syennesis adlı yerli Kilikialı krallar
tarafından yönetildi; sonraları doğrudan doğruya merkeze bağlı bir eyalet
durumunu getiririldi.
Doğu
Karadeniz Satraplığı: Önceleri Muşki ve Tabal denen
Moskhi ve Tibarenler ile Makronlar, Mossynikler ve Mareliler'in yaşadığı,
bugünkü Ordu ile Trabzon illeri arasındaki bölgeyi içine almaktaydı; yükümlü
olduğu vergi 300 talent gümüştü.
Paktyike
ve Armenia Satraplığı: Bu günkü doğu Anadolu'nun kuzey
kesiminden Karadeniz'e doğru uzanıyordu; vermekle yükümlü olduğu yıllık vergi
400 talent gümüştü.
Bu satraplıklar sayesinde düzenli vergi toplamakla
birlikte kalıcı garnizonlar ile denetimi sağlamaya çalışmışlardır. Bunlardan en
önemlilerinden biri Dasklyleion Satraplığıdır. 1952 yılında Alman Arkeolog Kurt Bittel, Ergili Köyündeki Hisartepe'yi
Pers Satraplık Merkezi olarak
keşfetmiştir. Daskyleion' da ilk kazılar,
Ekrem Akurgal tarafından yapılmıştır. 1988'de Tomris Bakır kazıları yeniden
başlatmıştır. M.Ö. 547-480 yılları
arasında yer alan Erken Akhamenid Evre boyunca Pharnakes, Mitrobates, Megabazos ve
Megabates diye bilinen Satraplar Daskyleion'da valilik yapmışlardır. Bu döneme ait arkeolojik buluntular arasında, saraylara ait
mimari bloklar ve görkemli
bir Teras Duvarı ve tipik Pers saray mimarisi yer alır. İ.Ö.480-370 yılları arasında yer alan Orta
Akhamenid Evre Daskyleion'
un Altın Çağını
oluşturur ve bu dönemin buluntuları olan bazı mimari parçalar soylu
yöneticelere ait bir Andron ile saraya ait
bir bölümü oluşturmaktadır. Bu
sarayda I. Artabazos, I. Pharnabazos, I..Pharnakes ve II. Pharnabazos gibi
Satraplar yaşamışlardır. Bu saray İ.Ö. 395 yılında Sparta'lı komutan Agesilaos tarafından
yakılıp, yıkılmıştır. Anadolu-Pers
stilinde ve üzerlerinde krali yazı olan aramca yazıtlar taşıyan mezar stelleri,
fildişi eserler, dokuma tezgah ağırlıkları, ve
500 ü aşkın sayıda ele geçmiş ve İran' daki Büyük Şah’ın batıdaki Satrap’ları
ile yaptığı yazışmaların kanıtları olan Bulla'lar (mühür baskıları)
sayılmalıdır. Bazı kalıntılar, Zerdüşt Dinine ait yapıların da Daskyleion'da yer aldıklarına işaret ederler. İ.Ö.
334'de ki Granikos(Biga) Savaşının ardından hem Daskyleion'da hem de Anadolu'da ki Pers hakimiyeti son
bulmuştur.
Anadolu
Pers Sanatı tanımlaması T.Bakır'ın özellikle Propontis Bölgesi başta olmak
üzere çeşitli bölgelerde ele geçen, süreklilikleri ve kompozisyon
özellikleriyle farklılıklar taşıyan Pers Dönemi mezar stelleri göz önüne
alınarak kullanılmış bir ifadedir. Perslerin gelişi ile birlikte, Anadolu’nun
önemli bir bölümünde atölyelerin çalışmaları kesilmiş, özellikle Batı Anadolu
yaklaşık iki yüzyıl sürecek bir karanlığa gömülmüştür. Bunda Perslerin sürekli
olarak Atina ile giriştikleri mücadelenin önemli bir rolü bulunmaktadır. Perslerin
iki yüzyıl süren hakimiyetleri boyunca, Anadolu’nun kültür tarihi üzerinde ne
denli hakim oldukları tartışmalıdır. Aslında yapılan arkeolojik araştırmalar
satraplık merkezlerinde belirli oranda Pers örgesine iz verirken, diğer
bölgelerde bu durum belirsizdir.
Mimari:
Sardes'ten
Piramidal Mezar ve Phokaia'dan Taş Kule Mezar Anıtı İ.Ö. 6 yüzyıl sonu 5.
yüzyıl başlarına inen tarihleriyle Anadolu'daki en erken Pers mimarisi
örnekleridir. Daskyleion'da ele geçen farklı dönemlerin kabartmalı orthostad
blokları, sütün başlıkları ya da kaideleri, mermerden yapılmış ve pers tarzı profil ve süsleme
detayları taşıyan bir pencere lentosu, Milet tarzı bir volütlü köşe
akroteri, lotus-palmet frizi ile süslü kyma parçaları, Anadolu ve özellikle
Lydia örneklerine benzer mimari terrakottalar, süslü ya da düz architrav
blokları gibi geç arkaik dönemden itibaren Daskyleion' da yapılmış olan
yapılara ait buluntular mimari örneklerdir. Bu mimari parçalar bir yandan Pers
döneminin yapıları hakkında bilgi verirlerken, öte yandan Perslerin mimar ve
taş ustası olarak İonia’ lı ustaları çalıştırdıklarını, bu Anadolu ustalarının
burada hem İon mimari tarzını uyguladıklarını, hem de Pers geleneğinde
süslemeler yaptıklarını da gösterirler ve aynı zamanda Daskyleion mimarisi ile
yeni bir " Anadolu - Pers "
Stilinin doğduğunu da kanıtlarlar.
Mezar
Stelleri:
Pers dönemi Anadolu mezar stelleri,
3 m.’ye varan yükseklikleri, aşağıdan yukarıya doğru daralan gövde yapısı ve
üst kısmında yer alan anthemionu ile
form açısından en yakın örneklerini Samos ve Sardes’ten bulmasından
dolayı, Batı Anadolu kökenlidir. Form açısından, Erken Arkaik dönemden
itibaren, Troas Bölgesi’nde, Samos’ta, İonya’da, Attika’da ve Thessalia’da
rastlanmaktadır. Diğer yandan, Sardes ve Samos örnekleri üzerinde kabartma
bezeme bulunmazken, Attika ve Thessalia örneklerinde tüm gövdeyi kaplayan bir
yada iki figürden oluşan tek bir sahne betimlenmekte, Perinthos stellerinde ise
bir veya iki küçük insan figürü, gövdenin üst kısmında betimlenmiştir. Daskyleion
kazılarında ele geçmiş olan “Manes Steli” diye adlandırılan stelde kabartma
tasvirlerin altında yer alan üç satırlık yazının alışılagelmiş şekilde Aramca
değil de, Frig dilinde olması düşündürücüdür. Steller üzerinde yer alan
tasvirlerde Pers soylularının yaşamlarından sahneler olan ziyafet sahnesi, av
sahnesi ile ölünün bir araba ile mezara getirilmesi, ya da ölü kültünün gereği
olan törenlere ait konular seçilmiştir.
Bu sahnelerde yer alan figürler arasında ölen soylu kişi ve onun yakınları,
oranları ile diğer figürlerden (genellikle hizmetkarlar) büyüklükleri nedeniyle
ayrılarak yüceltilmişlerdir. Kabartmaların stilleri de kendine özgüdür.
Figürlerin yüzeyleri düz bırakılmıştır ve detaylar (yüz, saç, giysi) zamanında
boya ile belirtilmiştir. Bu tasvirler Yunan Sanatı ile hiçbir benzerlik
göstermezler ve doğrudan Önasya ve Anadolu kültürlerinin ikonografisini
yansıtırlar.
Söz konusu steller konularına göre altı ayrı grupta
toplanmaktadır.
I
. Ekphora Sahnesi,
II. Ziyafet Sahnesi,
III.
Av Sahnesi,
IV.
Savaş Sahnesi,
V. Huzura Kabul Sahnesi,
VI. Dinsel Tören
I. EKPHORA SAHNESİ
İ.Ö. 500 civarından başlayarak,
Akhamenid sonrası döneme kadar devam eden bu prosesyon sahnelerinde, benzer
tipte yük taşıyan arabaların yer alması ve bunların önemle vurgulanması,
çeşitli yorumları da beraberinde getirmektedir. Sahnelerin ortak özelliği, üst
kısmı kubbe şeklinde betimlenen, bir yükün taşındığı at arabasıdır. Bu yükte
düz gövdeden kubbeye geçişte, arkada ve önde birer çıkıntı yer almaktadır.
Arabalar çoğunlukla iki at tarafından çekilirken, tekil bir örnekte dört at
tarafından çekildiği de görülür. Arabalar tek dingilli olup, yüksek birer
tekerleğe sahiptirler. Prosesyonlar da bu arabalara bazı figürler eşlik
etmektedir.
Propntis Bölgesi’nde yaygın olan söz
konusu sahnelere, Likya’da Karaburun II Tümülüsü mezar odasında(Res.1) ve
Sidon’dan Ağlayan Kadınlar Lahti’nde(Res.2) de birer örneği yer almaktadır. Karaburun
II ve Ağlayan Kadınlar Lahti prosesyon sahnelerindeki konunun geniş
işlenmişliği, Propontis Bölgesi’nde ele geçen mezar stellerinde yer darlığından
dolayı ihmal edilen figürlerin anlaşılması açısından ve steller üzerinde
prosesyona katılan kişilerin betimlemelerle sınırlı kalmadığını göstermesi
bakımından önemlidir
İstanbul 5764 Steli’nin üst frizinde
betimlenen atlı figürlerin (Res.3 ) tek başına açıklanması zordur. Dini bir
tören sessizliğinde hareket eden bu atlı figürler, ancak alttaki friz ile birleştirildiğinde anlam kazanmaktadır. Karaburun II, Ağlayan
Kadınlar Lahti ve İstanbul 5762 Steli (Res.4) göz önüne alındığında, birinci
frizdeki atlı figürlerin arabaya eşlik ettikleri ve bir prosesyon sahnesinin
betimlendiği anlaşılmaktadır. Yük arabalarının betimlendiği prosesyon
sahneleri, yük arabalarının ele geçmediği prosesyonlara da ışık tutmaktadır. Bu
prosesyon sahnelerinin en uzunlarından
olan Xanthos G Heroonu güney frizindeki kortejde (Res.5 ) yük arabası yer
almaz. Ancak Karaburun II ve İstanbul 5764 Steli’nde arabanın kortejin sonunda
yer alıyor olması, yük arabasının G Heroon’u güney frizinin ele geçmemiş son
bölümünde yer alıyor olması ihtimalini güçlendirmektedir. Bu tarzda ekphora
sahnelerine, Sidon örneğini saymazsak, Anadolu dışında rastlanmamaktadır. Buda,
bu konuda dikkatleri Anadolu üzerinde toplar.
MÖ.8.yy’dan
başlayarak Frig tümülüslerinde at, öküz gibi yük hayvanlarının yanı sıra,
bunlarla ilgili malzemelerin ele geçmesi, Frig cenaze seramonilerinde, araba ve
onu çeken hayvanların da cenaze ile birlikte gömülmekte olduklarını
göstermektedir. Bu Frig geleneği, Lidya ve Frigya bölgelerinde açılan,
Akhamenid dönemi tümülüslerinde de devam etmiştir. Bu geleneğin Akhamenid
döneminde de devam ettiği ve Anadolu’da yaşayan Persliler tarafından da
benimsenmiş olduğu, elde ki bulgular dolayısıyla söylenebilir.
II. ZİYAFET SAHNESİ
Ziyafet sahnelerinde en önemli figür,
kline üzerinde uzanmış olan erkek figürüdür. Bu erkek, bazı sahnelerde klineyi
bir kadınla paylaşmaktadır. Bazılarında ise kadın klinede değil, klinenin
yanında duran bir tabure oturur. Kadının bu şekilde vurgulanmadığı bazı
sahnelerde ise, kadın hizmetçi olarak bu sahneye katılır.
Anadolu Pers dönemi mezar
ikonografisinde ziyafet sahnesinin ne anlama geldiği, en çok tartışılan
konulardandır. Bu ikonografiyi açıklayan üç ana görüş ağırlık kazanmıştır.
- Ziyafet
sahnesinin ölen kişinin yaşamından bir kesit olduğu,
- Bir veda
yemeği olduğu,
- Ölünün öbür dünyada katılmış olduğu bir
ziyafet.
Macridy, Akurgal ve Kleeman, bunun
ölünün yaşamından bir kesit olduğu görüşünde birleşir. Dentzer ise, Pers saray
yaşamı ile ilişkilendirir ve kişinin statüsünün vurgulandığını söyler. Hanfman
ve Mellink ziyafet sahnesini, Pers Kralı’nın önem verdiği ve satraplarının
uymak zorunda olduğu, yüksek yaşam standartının bir yansıması olarak görürler.
Borchhardt ise bütün görüşlerin dışına
çıkarak, farklı bir yorum getirir. Myken, Argos, Girit ve Kıbrıs erken
kültlerinde ölen kişinin mezarında insan kurban edildiğini, ziyafete
katılanlarında aslında mezara gömülmesi gerektiğini, fakat eski geleneklerin
modern düşünce ile insancıl uygulamalar kazandığı, bundan dolayı bunların
yalnızca betimlemelerinin mezarlar üzerinde yer aldığı inancındadır. Dolunay
ise, Dupont-Sommer’ın steller için adak steli yorumuna katılmakla birlikte,
İstanbul 5763 Steli’ndeki sahneyi cenaze ziyafeti olarak yorumlarken(Res.6),
İzmir Müzesi’nden Ödemiş Steli(Res.7) üzerindeki ziyafet sahnesini, ölü
yemeğinden ziyade, eğlence, bir işin bitmesinin verdiği rahatlık ve neşe olarak
yorumlar ve dolayısıyla bu stelin nakil ve kervanla ilgili bir adak steli olduğunu vurgular.
Birçok Likya kabartmasındaki ziyafet
sahnesinde, kadınlar yer alırken, Trysa(Res.8) ve Nereidlerde(Res.9) kadın
yoktur. Jacobs, bu ölen kişinin yalnız sosyal statüsünün değil, aynı zamanda
politik statüsünün de gereği olduğunu ortaya koymaktadır. Yani bunlar bizzat
yöneticinin verdiği, resmi içerikli ziyafettirler, bu nedenle kadınlar buna katılamaz.
Karaburun II Tümülüsü’de bu bağlamda Nereidler örneğindeki ziyafet sahnesinin
bir özeti görünümündedir.
Persler’de, kadınlarında katıldığı
ziyafetlerin olduğunu, Herodotos’un ve diğer antik yazarların aktarımlarından
öğrenebiliyoruz. Özellikle Herodotos’un aktarımı, Persler de kadınların ziyafet
toplantılarına katılımlarının bir gelenek olduğu yolundadır.
Şüphesiz, ziyafet toplantıları herkes
tarafından yapılamıyor, belli bir zenginlik ve sosyal statü gerektiriyordu.
Dolayısıyla yönetici olmayan Pers veya Pers yanlısı soyluların da, mezar
ikonografisinde ziyafet sahnelerine yer vermelerinin nedeni, bu zenginliği ve
statüyü mezara aktarma anlayışı olmalıdır.
III. AV SAHNESİ
Av sahnesi Anadolu Pers mezar
ikonografisinde, çok sevilen bir konu olarak karşımıza çıkar. Söz konusu
sahneler beş farklı hayvanın avı konu edilmiştir. Bunlar, erkek yaban domuzu,
geyik, ayı, kuş ve panterdir.
Steller üzerinde yer darlığından
dolayı, genellikle av sahneleri sadece bir atlı tarafından temsil edilir. Diğer
yandan, uzun frizlere sahip Nereidler gibi anıtlarda oldukça uzun tasvir
edilmişlerdir (Res.10 ). Av genellikle uzun mızraklarla gerçekleştirilir ve bir
köpek her zaman avcıya yardım eder.
Her ne kadar betimlenen konu av ile
avcının karşılaşması üzerine yoğunlaşsa da, bunun dışında ava gidiş ve avdan
dönüş sahneleri de betimlenmektedir. Örneğin, Bergama 4394 Steli’nde alt friz
ava gidişi, üst friz avlanmayı betimler. Dereköy Steli’nde de benzer anlatım
vardır.
Eserler üzerinde yalnız Manisa 3389
Steli’nde bir kuş avı canlandırılır (Res.11). Pers giysili avcı, burada ok ve
yay kullanmakta ve dal üzerine konmuş olan kuşu kendine hedef almaktadır. Oklu
av sahnesi, İskender Lahti’nde de yer almaktadır.
Kızılbel ve İsinda av sahneleri de İ.Ö.6.yy.’da
Anadolu’da bu konunun betimlendiğini gösterir. Av sahnesinin betimlemesi Asur
saraylarında İ.Ö.9.yy.’dan beri kullanılmaktadır. İ.Ö.8.yy.’da Khorsabad ve İ.Ö.7.yy.’da
Til-Barsib, diğer erken örnekler olarak verilebilir. Akhamenid av sahnelerinde,
arka ayakları üzerine kalkmış av ile mücadele eden avcı betimlemelerinin erken
örneklerine Asur’da rastlanılmaktadır(Res.12).
Jacobs’un da belirttiği gibi av
sahneleri, Persler’in Anadolu’yu ele geçirmesinden önce de, Anadolu sanatında
az da olsa betimlenmiştir. Anadolu Pers dönemi mezar ikonografisinin de,
vazgeçilmez bir parçası olmuştur.
IV. SAVAŞ SAHNESİ
Frizler ve steller
üzerinde betimlenen savaş sahnelerinin hemen hepsi, atlı süvariler ile yaya
askerler arasında geçmektedir.
Nereidler Anıtı’nda(Res.13), Persliler
ile Yunanlılar arasındaki bir savaş tasvir edilmiştir. Bu savaşlarda at
üzerinde betimlenen süvariler, Pers giysileri ile verilirken, yaya askerlerin
Yunan saffında savaştığı gözlemlenmektedir. Pers giysili süvariler, yaya
askerlere devamlı bir üstünlük halindedir. Betimleme alanı uzun olan
sahnelerde, mezar sahibinin de içerisinde yer aldığı ordunun, düşmanı mağlup
etmesi, aynı zamanda mezar sahibini kahramanlaştırırken, dar bir alana sahip
stellerde yalnızca mezar sahibi ile hasmı betimlenir. Manisa 3389 Steli’nde bu
daha da daraltılarak, saldırı halindeki mezar sahibi yalnız verilmiştir (Res.11
).
Nereidler Anıtı’nda ve Trysa Heroonu’nda
karşılaşılan şehir kuşatması, Kıta Hellas’ta bulunmamakla birlikte, en yakın
örnekleri Assur saray kabartmalarında yer almaktadır. Nereidler Anıtı’ndaki
savaş gibi Payava Lahti’ndeki(Res.14) savaşında belli bir savaşı ele aldığı
düşünülmektedir. Zira Payava Lahti’ndeki savaşın yapıldığı kayalık mekan,
Autophradates kabartmasındaki manzaraya benzer ve yine Payava Lahti’nde
Autophradates adının zikredilmesi bunu daha ciddi bir boyuta taşır. Bu,
Autophradates’in kazanmış olduğu bir savaş ile ilgili olmalıdır. Burada işlenen
konunun, tarihsel olarak yaşanmışlığı ve mekansal olarak yansılanışı, esere
gerçek anlamda tarihsel bir vesika olma özelliği kazandırmaktadır.
Anadolu Pers ikonografisinde yer alan
savaş sahneleri, daha öncede Anadolu ve Hellas ikonografisinde yer almaktaydı.
Arkaik dönemden başlayarak, mezar stellerinde ölen kişi bir savaşçı olarak
betimlenmektedir. Ayrıca Klazomenai Lahitleri’nde de bu konuyla karşılaşılır.
V. HUZURA KABUL SAHNESİ
Persepolis
Sarayı’nda birçok yerde betimlenmiş olan huzura kabul sahnesi, bu anlatımın
Pers saray ikonografisinde önemli bir yere sahip olduğunu göstermektedir. Bu
saray betimlemesinde yer alan huzura kabul sahnesi, Persepolis dışında İskender
Lahti’nde ve Daskyleion mühürlerinde de yer almaktadır.
Diğer huzura kabul sahneleri ise
Anadolu’da özellikle Likya’da ele geçmiştir. Bunlar, Kızılbel Tümülüsü(Res.15),
Harpy Anıtı, Nereidler Anıtı (Res.16), Payava Lahti (Res.17 ) ve Trysa
Heroonu’nda yer almaktadır. Bu seremonilerin belli kurallara uyularak, resmi
bir atmosferde gerçekleştiği görülmektedir.
Nereidler Anıtı ve Payava Lahti
üzerlerindeki figürlerin tiara giymiş olması, onların Büyük Kral olamayacağını
göstermektedir. Kaldı ki, Payava Lahti’ndeki yazıttan bu kişinin Lidya Satrabı
Autophradates’i temsil ettiği ortadadır. Satrabın yanındaki iki kişiden
ilkinin, diğer bölümlerde de betimlenen şahıs ile yakın benzerliği, onun Payava
olabileceğini göstermektedir.
Nereidler Anıtı’nın II. Podyum
frizinde ise, kuşatılan şehrin ileri gelenlerinin, olasılıkla Satrap olan Pers
giysili kişi tarafından, kabulü söz konusudur.Bu anlatım, Persepolis’teki
huzura kabul sahnesinin bir devamı olmalıdır.
Bu noktada, MÖ. 525 tarihine verilen
Kızılbel Tümülüsü duvar resminde yer alan huzura kabul sahnesi sıkıntı yaratır.
Zira, Persepolis’teki en erken huzura kabul sahneleri olan Hazine
Binaları’ndaki betimlemelerden daha erken olduğu görülmektedir. Ancak bu türde
kabul sahnelerinin Persler’den önce Asur sanatında yer alması, özellikle
Til-Barsib’te ( Tell Ahmar ) ele geçen duvar resimlerindeki kabul sahnelerinin,
Persepolis kabul sahneleri ile büyük benzerlik göstermesi, Pers sanatındaki
kabul sahnelerinin Asur’dan etkilendiğini açıkça göstermektedir. Bu kesin
benzerliğe karşın, Pers kabul sahneleri, Asur kabul sahnelerini birebir kopya
etmemiş, özellikle mobilya aksamları açısından, kendine özgü bir form
geliştirmiştir. Kline ve taburelerin üzerinde yer alan örtü de Kyrieleis’e göre
Pers özelliğidir.
VI. DİNSEL TÖREN
Anadolu Pers dönemi eserlerinden
yalnız üç eser üzerinde gerçek anlamda Pers dinsel törenleri betimlenmektedir.
Bunlardan ikisi Daskyleion’da, diğeri ise Bünyan’da ele geçmiştir. Tiara,
kandys, sarapis ve anaksyrides gibi magoslar tarafından giyilen Med giysileri,
Akhamenid döneminde Pers soyluları tarafından da kullanılmıştır. Şekil yönünden
faklılık taşımayan bu giysiyi giyenlerin sınıfları ve görevleri taşıdığı farklı
renkler ile ayırt edilebilmektedir. Örneğin, magoslar sade görünüm kazandıran
beyaz renkli giysiler giyerken, komutanlar kırmızı veya mor renkli giysileri
ile çok daha gösterişli ve dikkat çekicidir. Bu bağlamda 5391 no’lu(Res.17)
kabartmadaki figür barsmanı sağ elinde tutması ile farklılık arz ederken,
kandysünüm kırmızı olması onun bir magos değil, bir Pers soylusu olduğunu
vurguluyor olmalıdır.
2361 no’lu(Res.18) kabartmadaki
figürlerin renkleri korunmamış olmasına karşın, ellerinde tuttukları bodur
sopalarla kurbanı gerçekleştirdikleri ve yukarıya kaldırdıkları sağ elleri ile
ilahi bir yakarış içinde oldukları belli olan bu figürlerin, baba-oğul magoslar
oldukları düşünülebilir. 5391 ve 2361 no’lu kabartmalardaki figürler bir
yapının önünde, olasılıkla kurban törenini gerçekleştirmektedirler.
Nereidler Anıtı’nın cella frizinde(Res.19)
ise kurban törenini yürüten figürler, Pers giysileri yerine, himationu tercih
etmişlerdir. Frizde, altarın sol tarafında duran figür, sağ elindeki kase ile
libasyon yapmaktadır. Sağ taraftan bir boğa ile iki keçi getiren, iki omuzu
açıkta bırakan giysisi ile bir rahibi temsil ediyor olmalıdır. Bu sahne 2361
no’lu kabartma ile benzerlik göstermemektedir. Fakat antik kaynaklardan Perslerin,
tanrılara, ateşe, suya ve ölen kişilere kurban töreni düzenlediklerini ve bu
törenlerin her birinin, kendine özgü kuralları olduğunu öğrenmekteyiz.
Kappadokia Ateş Altarı üzerinde betimlenen Pers soylusu da sağ elinde barsman
tutarken, sol elinde bir libasyon kabı tutmaktadır.
2361 no’lu kabartmada, kurban edilen
hayvanların başları, dörtgen bir nesnenin üzerinde durmaktadır. Bu ince
çubuklarla detaylandırılan dörtgen, kutsal ateşin yanmasını sağlayan ve daha
sonra etlerin üzerine konduğu, mersin ve defne dallarından oluşan yığını
simgeliyor olmalıdır. Bunun benzeri Ravansar’da ele geçmiştir. Calmeyer bu iki
sahnenin ışığında, mezar önünde dinsel törenin yapıldığını düşünmektedir.
Ravansar kaya mezarında, seremoni
gerçek mezar kapısında yapılmasına karşın, 5391 ve 2361 no’lu kabartmalarda
sahne, bir kapı tasvirinin önünde betimlenmiştir. Akhamenid dönemine ait,
Uşak-Güre’de açılan Aktepe Tümülüsü’nün ön cephesi, bu kabartmalardaki yapı ile
ilginç bir benzerlik göstermektedir. Bu benzerlik, önünde törenlerin
gerçekleştirildiği bu yapının bir mezar yapısı olduğunu düşündürmektedir.
Gerçekten de, Arrianos’un ( Anabasis VI. 29.7 )
da aktardığı gibi, Akhamenid döneminde mezar yapıları önünde, kurban törenlerinin
yapıldığı bilinmektedir. Kyros’un mezarında her gün bir koyun ve ayda bir at
kurban ediliyordu.
Bu veriler ışığında, 5391 ve 2361
no’lu kabartmalarda, bir mezar önünde dinsel tören betimlenirken, Kappadokia
Ateş Altarı üzerinde, yine dinsel bir törenin özetlenmiş haliyle karşılaşılmaktadır.
Neridler Anıtı cella frizinde ise, bu kez uzun tutulan bir kurban sahnesi
sözkonusudur. Bir ateş altarı önünde gerçekleştirilen törende, hayvan
kurbanlarının yanı sıra, libasyonda yapılmaktadır. Bu dinsel sahneler, antik kaynaklardan edinilen
bilgiler doğrultusunda, Pers geleneklerini yansıtmaktadır.
Özellikle, Akhamenid dönemi mezar
stelleri incelendiğinde görülmektedir ki, form ve stil açısından Anadolu yerel
kültürlerinin etkisi altında olan bu eserler, belli oranlarda Pers üslubunu da
içerisinde barındırmakta ve bu haliyle Anadolu Pers Sanatı tanımını hak etmektedir. Ancak burada
bilhassa üzerinde durulması gereken konu, bu eserlerin, iki yüz yıl boyunca
Anadolu’ya hakim olmuş bir kültürün izlerini yeterince yansıtıp, yansıtmadığıdır.
Steller, kabartma blokları ve mimarlıkla ilgili eserler daha çok Daskyleion ve
Sardes gibi satraplık merkezlerinde ve yerel idari merkez konumundaki
Xanthos’ta ele geçmiştir. Bu eserler , Anadolu sanatı ile Pers sanatının bir
harmanlanması şeklindedir. Ancak ağırlık burada Anadolu’ya kaymaktadır. Bir çok
betimleme üzerinde karşımıza çıkan durum, salt mezar sahibinin kendisini bir
Persli gibi göstermesidir. Bu durum, mezar sahibi ister Persli olsun ister
yerli olsun, tamamen politik bir durumu, yani idareye olan bağlılığı
vurgulamaya yöneliktir. Bununla birlikte Persler’in Anadolu’yu istilasından
öncede Anadolu ikonografisinde görülen av, savaş ve ziyafet sahneleri, Pers
yaşam anlayışı ile bağlantılı olduğu için artarak devam etmiştir. Ekphora sahnelerine
ise Pers mezar ikonografisinde rastlanmaz ve bu, at ve araba gömüleri göz önüne
alındığında tamamen bir Frig etkisine işaret etmektedir. Mezar stellerinde de
tercih edilen form Propontis kaynaklıdır. Tümülüs, heroon ve dikmeler gibi
anıtsal mezar mimarisi de tamamen Frig
ve Likya kökenlidir.
İyi akşamlar, bu bilgilerin görselleri var mı acaba? Ya da nereden ulaşabilirim? Yardımcı olursanız çok sevinirim. Şimdiden teşekkürler.
ReplyDelete