Home

Tuesday, May 21, 2013



            İnsan bir semboller evreninin içindeyaşamaktadır. Çevremizi kuşatan her şey; sayılar, renkler, şekiller birer semboldür.

Tarihsel her bir olguyu insanoğlu simgelerle/sembollerle kavrar. İnsanoğlunun Üst Paleolitik Dönem'den itibaren doğada gördüğü ya da algıladığı olayları somutlaştırarak bir tanrısal güce ve yaratılışa giden yolda, bu gücü ifade eden simgeler kullanması yadsınamaz. Bu simgeler doğanın özünde olan, üreme ve ölüm döngüsü ile doğanın bilakis kendisidir
.
            Ana tanrıça kültüne Prehistorik çağlardan itibaren Anadolu'nun her yöresinde rastlanmaktadır. Her türlü bolluk ve bereketi sağlayan, bitkilerin ve hayvanların üzerinde büyük kuvvete sahip bu inanışın özellikleri doğal koşullara bağlı olarak gelişmiştir.

Neolitik Dönem kültürlerinde Tanrı ve İdol eş anlamlıdır. Özellikle Neolitik Çağ’da Çatalhöyük ile Kalkolitik Çağ boyunca hemen tüm yerleşimlerde, izleyen Tunç Çağ’da Alaca ve Kültepe’de yaratılan bu idoller, Anadolu’daki Ana tanrıça kültünün meyveleridir. Erken Tunç Çağı ile birlikte; Hatti’de soyut olarak algılanan Ana tanrıça Wuruşemu, Orta ve Geç Tunç Çağ Hitit Uygarlığında resimselleşerek Arriana’nın Güneş Tanrıçası olur, Yazılıkaya’da Hepat olur. Hitit’lerin yıkılışı bile, Anadolu’nun her yöresinde tapınım gören bu inanışı yok edemez. Sürülmüş toprak gibi, dalı budanmış ağaç gibi yeniden daha gür bir şekilde, Yeni hitit Kubaba’sı ile kesintisiz devam eder. Bu devamlılık yontuda ve Kybele inancıyla Frig sanatına ve inanışını etkiler, M.Ö. 7. yüzyıl Frig Kybele resimleri de İyon Tanrıçalarını biçimlendirir. Arkaik Çağ İyon sanatının altın çağında ilk belirtilerini gösterir. Pers istilası sonrasında ise Ana tanrıça inanışı ve onu ifade eden semboller artık Anadolu’dan çıkıp, karşı kıyıya ulaşmıştır. “Yunan” bilinen tanrıçaların tümü Ondan doğar, salt adları değişir.
Artemis de bu düşünceden çıkar ortaya, Zeus ve Leto’nun kızı, Apollon’un kız kardeşi. Bu mitos bile koparamaz onu Anadolu’dan, Akhaların Troia’nın önüne gelmeleri bağlar onu ata toprağına, tutar Troia’lıları. O yine dağlarda, zirvelerde oturur. Ormanlık vadileri mesken tutar. Tüm bitki ve hayvanlar onun kontrolündedir.(Potnia Theron) Antik dönem bir diğer yerel söylenceye göre; Leto, Apollon ve Artemis’i Delos’ta değil, kutsal doğum sancıları içindeyken Patara ve Efes’te, Anadolu Ana tanrıçası’nın kendi toprağında doğurduğu bilinir..

Artemis özünü doğadan ve Anadolu Ana Tanrıça kültünden alır. Öyle ki onu çok ilkel imge ‘’ksoanon’’ hemen hemen hiç yontulmamış ağaç heykeli simgeler. M.S. II. yüzyılda yaşamış olan Ephesos’lu Artemidoros, Artemis Ephesia ve Eleuthera’nın yanı sıra Artemis Pergaia’nın da eski soyut şekline tapınılmasını salık vermektedir.
Artemis Eleuthera, Artemis Pergaia, Ephesos Artemis’i, Frig Kybele’si ve Yeni Hitit Kubaba’sı ile ortak özellikler taşır.  Myra’da Tanrıça Artemis’e Eleuthera epitheti ile tapınıldığı ve Tanrıça onuruna festivaller yapıldığı bilinmektedir. Ve bu tapınım Roma Dönemi içlerine kadar sürmüştür. Öyle ki (M.S.238-244) Gordianus III Döneminde Myra kent sikkelerinden birinin arka yüzündeki betimleme çok ilginçtir.(Resim 1) Tanrıça ağaç gövdesi ile bütün oluşturacak şekilde tasvir edilirken, sağında ve solunda ellerindeki baltalarla ağacı kesme teşebbüsündeki iki figürü, iki yılan engellemektedir. Bu betimlemenin Roma Dönemi içerisinde, sikke üzerinde yer alması ilginçtir. Şöyle ki Tanrıçanın doğayla olan özdeşliği vurgulanarak, bu inanış ve tapınımın yine doğanın kendisi tarafından korunduğu ifade edilmektedir. Tanrısal gücün ağaçta algılanışı düşüncesinin somut bulgularla Tunç Çağ Beycesultan’ına dek inmesi gerçeği, Eleuthera’nın Anadolu Anatanrıçası özünden “doğduğu” gerçeğiyle örtüşür. Perge’de tapınım gören Artemis Pergaia, yerel dildeki adıyla Wanassa Periia’nın Perge Tiyatrosu’nun skene frons’una ait bir paye üzerindeki kabartmada; başındaki yüksek kalathosuyla ve tapınak içersinde betimlendiğini görürüz.(Resim 2) Bilinen en önemli Artemis kült merkezi olan Ephesos’ta, Tanrıça yüksek başlığı, bitki ve hayvan süslemeleriyle, gövdesindeki bereketi ve doğurganlığı simgeleyen göğsü andıran örgelerle ve iki yanında yer alan geyik figürleri ile doğayla olan özdeşliğini bize gösterir. Her iki tanrıçanın ve Kaumos Artemisi’nin “stel” biçimli soyut gövdesi “ağacı mı” simgeler, yoksa gücünün yine içinde algılandığı kayayı mı, kesin bir yargıya varmak zordur; bilinen her durumda o özde Ana tanrıça’ nın var olduğudur.



Resim 1








Resim 2


KAYNAKÇA

ALBAYRAK, Y.      : Yusuf Albayrak, Artemsi Kültü, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler    
                                    Enstitüsü, Arkeoloji Ana Bilim dalı, Y.Lisan Tezi, 2008

IŞIK, F.                      :Fahri Işık, Karanlık Dönem’in Aydınlığı ve Frig Sanatının              
                     Anadoluluğu Üzerine, Anadolu / Anatolia 24, 2003

ONURKAN, S.        : Somay Onurkan, Perge Artemis Kabartmaları ve Artemis Pergaia,
                                    Belleten 33 cilt, 1969.                                              
                                           





No comments:

Post a Comment